Çeçenlerin ve Kafkasyalıların Yermolov anıtı ile imtihanı

İkinci Dünya Savaşı devam ederken 1944’de ana yurtlarından soğuk Kazakistan steplerine sürgün edilen Çeçenler 1957’de geri döndüklerinde, elinde on binlerce Kafkasyalı Müslümanın kanı olan ünlü Rus komutan Aleksey Yermolov’un Grozni’nin tam ortasındaki büstüyle karşılaştılar.

Sürgün yetmemiş olmalı ki, Çeçenlere tarihin kanlı soykırımları hatırlatılarak manevi işkence yöntemi deneniyordu. İşkence sadece büstle kalmamış, büstün altına Aleksey Yermolov’un Çeçenler hakkında söylediği o aşağılık ifadeler yazılmıştı: “Güneşin altında bunlardan daha alçak ve düzenbaz bir halk yoktur”

SSCB İçişleri Halk Komiseri Lavrenti Beriya’nın emriyle 1949’da Grozni’ye dikilen Yermolov büstü aslında o dönem için yeni bir şey değildi. Zira ilk büst 1881 yılında dikilmiş, 1922’de Lenin’in “cumhuriyetlerin anıtları” ile ilgili kararı sonrası kaldırılmıştı. Yermolov büstünün kafa hissesi 1926’da Grozni kent müzesine kaldırılmış ve 1949’da Beriya’nın emriyle tekrar dikilmesine karar verildiğinde o eski büstten faydalanılarak yenisi yapılmıştı.

1953’de Stalin’in ölümünden sonra Yermolov’un Çeçenler hakkında söylediği ifade büstten kaldırılmış, yerine Rus yazar Aleksandr Gribayedov’un Yermolov’u övdüğü ifade eklenmişti: “Vatansever, yüksek ruh, fikir ve yetenekleriyle gerçek devlet adamı, gerçek Rus, bilge kişilik…”

Grozni’deki Yermolov anıtı Sovyetlerden önce Çarlık rejiminin, sürgünden sonra da Sovyet rejiminin Rusların Çeçenistan üzerindeki kontrolü ve Çeçenlerin maruz kaldıkları zulüm ve işgalin sembollerinden biri oldu. Psikolojik olarak böyle tahrik ve aşağılanma yöntemi Rusların “asi Kafkasyalılar”a karşı duydukları korku ve nefretin tezahürünün bir ürünüyken, Kafkasyalılar nezdinde bu tür semboller tarihi hafızayı diri tutmanın araçlarından biriydi.

Grozni’deki Yermolov anıtı 1960’lardan itibaren çeşitli protestoların odak noktalarından birisi oldu. Stalin zulmünün izlerinin silinmeye başlandığı, Kruşçev’in “modern”, “refah” kentlerin inşası için giriştiği bir politika döneminde sürgünden yeni dönmüş ve sürgünün acısı hala taze olan Çeçenlerin her gün görmek zorunda kaldığı bir Yermolov anıtı karşısında duydukları öfkeyi anlamak çok zor değil.

1969’da Çeçenler Yermolov anıtını havaya uçurmayı denediler ama bunda başarılı olamadılar. Mihail Gorbaçev’in “glasnost” politikasının tam zirveye ulaştığı 1989 yılında nihayet anıt Grozni’den kaldırıldı ve eskisi gibi kent müzesinde yerini aldı. 1991 yılında ise Çeçenler büstü müzeden alarak tahrip ettiler.

Sovyetlerin dağılması sonrası Kuzey Kafkasya’da, özelde Çeçenistan’da ortaya çıkan bağımsızlık söylemleri ve akabinde gelişen Çeçen-Rus savaşı Aleksey Yermolov figürünün tekrar canlandırılmasına ortam yarattı. 1994-96 Birinci Çeçen Savaşı’ında Çeçenlere karşı savaşan Kafkasyalı Rus Kozaklardan kurulan birliğe “Yermolov Birliği” adı verildi.

1994-96 yıllarında Çeçenistan’daki savaştan kaçarak Rusya’nın güneyindeki komşu Stavrapol Krayı’na sığınan Çeçenler, İnguşlar, Darginler ve diğer Kuzey Kafkasya’lı halkların varlığına rağmen 1998 yılında Stavrapol’da Aleksey Yermolov’un yeni bir anıtı yapıldı. Bu anıt daha sonralar Rus milliyetçiliğin artması, Kafkasfobia’nın yükselmesi ile birlikte Rus Neo- Nazi grupların sembollerinden ve toplanma yerlerinden birisi oldu. Bölgedeki Rus sağcı, milliyetçi gruplar her sene 4 Haziran’da Yermolov’un doğum gününde anıtın etrafında toplanır, Kafkasyalı halklar aleyhine değişik türlerde ırkçı sloganlar atmaya devam ederler.

Yermolov figürü Rusya’nın bir çok şehrinde yaşatılmaya devam ediyor. Onun ismini taşıyan caddelere, sokaklara, meydanlara, parklara ve heykellere Rusya’nın bir çok şehrinde rastlamak mümkün. Kafkasyalıların Rusya’nın tüm bölgelerinde yaşadıklarını varsayarsak bu figürün onlar için ne ifade ettiğini de anlaya biliyoruz. Tarihin ironisi olacak ki, 2012 yılında, Orel şehrinde Yermolov meydanına dikilen Aleksey Yermolov’u at üstünde resmeden heykeli yapan heykeltıraş da Ravil Yusupov adında Rusyalı bir Müslümandı.

Anıtlar, heykeller, müzeler, yer isimleri, Rus klasiklerinin eserleri geleneksel olarak Rusya’nın ulusal kimliğinin tanımlanmasında merkezi bir rol oynamıştır. Heykel sanatının ve genel olarak sanatın diğer türlerinin gelişmiş olması Rus emperyal sınırlarının tanımlanmasında ve devletin emperyal politikalarında araç olarak kullanıldı ve bugün de kullanılmaya da devam ediyor. Ünlü Rus şair Aleksandr Puşkin “Kafkas Esiri” isimli eserinde Yermolov’u şu mısralarla övüyordu:

“Teslim ol ve karlı başını eğ,

Ey Kafkasya, Yermolov yürüyor.

Ve ateşli savaş çığlığı sona erdi

Her şey Rus kılıcına tabidir”

Ama Kafkasyalılar da Rusların sanatı araçsallaştırmasına karşı boş durmuyor, onlar da kendi çaplarında XIX yüzyıldaki Rus işgalini ve mezalimini hatırlatacak girişimlerden vazgeçmiyorlar. 2013 yılında Çeçenistan başkanı Ramazan Kadirov, Aleksey Yermolov’un emriyle 14 Eylül 1819 yılında Dadi Yurt köyünde katledilen 400 civarı Çeçen’in anısına yeni bir anıtın açılışını yaptı. 2009 yılından itibaren ise her yıl Eylül ayının üçüncü haftasının Pazar günü Dadi Yurt’da öldürülen 46 Çeçen kadının anısına Çeçenistan’da Kadınlar Günü olarak kutlanıyor.

Aleksey Yermolov XIX. yüzyılda Rusların Kuzey Kafkasya’yı işgal etmesine kilit bir rol oynadı. 1816 yılında Çar 1. Aleksandr tarafından Kafkasya valisi olarak tayin edilen Yermolov 1816-1827 yılları arasında Kafkasya’da Rusya’ya boyun eğmeyen yerli halkların köylerinin sistematik olarak yakılmasını, toplu sürgünleri, toplu infazları organize eden ve korku imparatorluğu ile Kafkasya’yı diz çöktürmeye çalışan bir general olarak biliniyor. 11 yıllık görevi sırasında on binlerce Kafkasyalılının ölümünün emrini bizzat verdi ve askeri organizasyonları komuta etti.

Acımasızlık ve vahşetinden dolayı Çeçenlerin köpeklerine verdikleri Yermolismi, bugün Rusya’da devletin kontrolü ve yönlendirmesiyle yükselen Rus-Slav milliyetçiliğinin, aşırıcı grupların vazgeçilmez kahramanı olarak görülüyor.

Aleskey Yermolov’un Kafkasya’daki varlığı ve yaptıklarının üzerinden 200 yüzyıl geçmiş olsa da o günleri ne Kafkasyalılar, ne Ruslar unutmuş değil. Acılar, zaferler, nefretler ve intikam düşünceleri hala taze…

Kaynak: gzt / mecra

Bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve Ajans Kafkas'ın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Diğer Köşe Yazıları