
Drau Anması Sonrası İzlenimlerim: Sivil Toplum ve Gönüllülük
28 Mayıs 2025 tarihinde, Avusturya’nın Irschen kasabasında düzenlenen Drau Faciası’nın 80. yılı anma etkinliklerine katıldım. Programın ardından, iki koltuk değneğiyle anma törenine katılmış olan, 1933 doğumlu yaşlı bir kadının kızı bana “Siz de Türkiye’den mi geldiniz?” diye sordu. Bu soru vesilesiyle başlayan sohbetimizde, yaşlı kadının anılarını anlatma isteğiyle karşılaştım. O anda fark ettim ki bu alandaki çalışmalar, hâlen sadece bir kıvılcım niteliğinde. Yapılması gereken daha çok şey var.
Kadının anlattıkları, 1945 yılında 11-12 yaşlarındayken yaşadıklarına dayanıyordu ve mevcut arşiv belgeleriyle büyük ölçüde örtüşüyordu. Bu tanıklık, II. Dünya Savaşı’nın son dönemlerinde Albert Amberger’in evinde yaşananları dış gözle aktaran ve hafızasında yıllarca muhafaza eden bir şahidin dile gelişiydi. Bu kısa ancak anlamlı görüşme, sonrasında yeni arşiv çalışmaları amacıyla Kafkas Vakfı yetkilileriyle paylaşıldı.
Anlatılanlar, Stalin’in zulmünden kaçarken kurtuluşu Hitler’de arayan Kafkas halklarının Avrupa’daki sürgün yolculuğunun izlerini taşıyordu. Mussolini’nin İtalya’sında, Paluzza Kampı’na ulaşmak bile Alp Dağları’nı aşmayı gerektiriyordu. O dönemin şartlarında bu yolculuk, insanüstü bir gayretle ancak mümkün olabiliyordu. Bu dramatik göç, nihayet Avusturya’nın Irschen kasabasındaki kamplarda son bulmuştu.
Ne yazık ki bu süreç trajik şekilde noktalandı. İngiltere Başbakanı Winston Churchill’in diplomatik “dehasıyla” yürütülen süreç sonucunda en az 7.000 kişi hayatını kaybetti. Bu insanların bir kısmı Sovyetlere teslim edilip infaz edildi; bir kısmı ise çocuklarıyla birlikte Drau Nehri’nin azgın ve buz gibi sularında boğuldu. Çok azı hayatta kalabildi ve ormanlara sığınıp, Türkiye başta olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerine ulaşabildi. Bugün bile bu coğrafyada ve çevresinde Müslümanlara yönelik benzer oyunlar sahnelenmeye devam ediyor. Bu acıları yaşatanlar yargılanmadıkça, zalimler zulmünü sürdürecektir.
Tarihi farkındalık oluşturmak amacıyla Viyana Yunus Emre Enstitüsü’nde düzenlenen toplantıya katılımın yüksek olması, projenin ihtiyaç analizinin isabetli yapıldığını ortaya koydu. Bu proje bizlere şu soruyu bir kez daha hatırlattı.
Tarih tekerrür eder mi?
Maalesef evet. Tarih, ibret alınsın diye öğretilse de ibret alınmadığında aynı hatalar tekrar ediyor. “Eğer ibret alınsaydı, tarih tekerrür eder miydi?” sorusu, bugün hâlâ geçerliliğini koruyor.
Bu anma toplantısından elde edilen belgeler ve tanıklıklar, arşiv niteliği taşımanın ötesinde; bir zamanların mazlumu olup şimdi zalim konumuna gelenleri ele alan bir filme senaryo olabilecek derinliğe sahiptir.
Proje süresince yerel kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşlarıyla yürütülen iş birliği süreci, kamuoyu oluşturma anlamında “Yumuşak Güç” etkisi yarattı. Bu alanda başarılı çalışmalara imza atan Kafkas Vakfı, çıtayı daha da yükselterek büyük sorumluluklar üstlenmeye devam edecektir.
26 Mayıs 2025 sabahı, Kafkas Vakfı’nın organizasyonuyla İstanbul’dan Slovenya’nın başkenti Ljubljana’ya (Lübliyana) başlayan bu anlamlı yolculukta kimler vardı?
- Duayen tarihçimiz Dr. İlber Ortaylı
- TRT 1’de yayınlanan Gündem Ötesi programıyla farkındalık oluşturan Pelin Çift
- Kafkasya üzerine çalışmalarıyla tanınan Dr. Ufuk Tavkul
- Kafkas Vakfı kurucularından Mehdi Nüzhet Çetintaş, Yılmaz Nevruz ve kızı Ayşe Hanım
- Yine kuruculardan Ali Barut ve genç gönüllümüz Ayşe Çekmez
- Genç yaşına rağmen önemli projelerde yer almış Veysel Arıhan
Slovenya’ya indiğimizde bizleri karşılayanlar:
- Bu sürecin başından beri katkı sunan Avusturya Çekrez Derneği Başkanı Yusuf Atik
- Orta Avrupa’daki her etkinlikte gönüllülük üstlenen Fatih ve annesi Nermin Hanım
- Günümüzde “ütopya” olarak kabul edilen Oset–Gürcü dostluğunu hayata geçiren mimar Ömer Bey
Programın ertesi günü aramıza katılan:
- Kafkas Vakfı’nın önceki başkanı Ebubekir Kızık,
- Gönüllülerimiz Ubeydullah Güngör ve Ceyda Albayrak,
Bu projeye fon sağlayan Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’na, her aşamada desteğini esirgemeyen İrschen Belediye Başkanı’na, İrschen Tarih Derneği Başkanı’na ve tüm yerel halk ve gönüllülere sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.