Kafkas Vakfı olarak 2. Dünya Savaşında Drau Vadisindeki Kafkasyalıları andık – 1

Kafkas Vakfı olarak 2. Dünya Savaşında Drau Vadisindeki Kafkasyalıları andık

Kafkas Vakfı olarak 2. Dünya savaşında mülteci kamplarında yaşayan Kafkasyalıların izini sürmek için 18 Nisan 2025 tarihinde yola çıkarak 10 günlük bir gezi ve ziyaret programı gerçekleştirdik. Ziyaretimizin amacı Drau Katliamı’nın yaşandığı yerleri görmekti. Proje, bu kapsamda vakıftaki gönüllü arkadaşlarımız ile yazılmış ve iyi bir puanla hibe almaya hak kazanmıştı.

Yaklaşık 30 kişilik bir kafile ile Dışişleri Bakanlığı Türkiye Ulusal Ajansı tarafından gençlik projeleri (Ka1) kapsamında finanse edilen Kafkasya Hafızası projesi kapsamında; yolculuğumuz Budapeşte’den başlayarak Drau vadisindeki Irschen köyünde devam etti ve Viyana’da sonlandı. Bu sürede vakıftaki genç kardeşlerimizin mihmandarlığında birbirinden kıymetli gençler ile tanışmış olduk. Tabii başımızda Mehdi hocamız vardı. Mehdi hocamızın varlığı ile gezimiz daha da kıymetli oldu ve Mehdi hocamızın anlatımlarıyla hafızalardan silinmeyecek bir hal aldı. Hem bir tarih rotası hem de katılımcılar için unutulmaz bir gezi oldu. Proje amacına ulaşarak verimli bir atmosferde sonlandı, şükür. Programla beraber tarihi bir güne tanıklık ettik. Kısaca duygu ve düşüncelerimi size ileteceğim…

Drau Katliamı’nı anmak adına yola çıkan son ekiple bizde hareket ettik. Uçakta seyahat ederken bazen aklıma gelenleri kısa da olsa yazayım dedim. Yaklaşık 8 aylık sancılı vize sürecinden 8 günlük vize alarak yola çıkmak da enteresanJ Uzun ve meşakkatli bir hazırlık süreci sonrası şükür ki en son kafile olarak bizler de Budapeşte’ye doğru yola çıktık. Budapeşte olmasındaki esrar ise vize randevularında yaşanan gelişmelerdi. Sancılı vize alma süreci yaşanırken 2024 Kasım ayında Budapeşte’deki kardeşim Fatih Ekim’i ziyaretle başladı. Kendisine projedeki zorluklardan bahsederken neden Macaristan’a başvurmuyorsunuz diyen o soruyu sordu ve vize sürecimiz başlamış oldu. Sağ olsunJ Hasılı uzun bir vize sürecinden sonra nihayet proje süresinin bitmesine 2 ay kala seyahatimizi gerçekleştirmenin gururu içindeydik.

Uçak hareketiyle cam kenarından havanın da güzelliği ile İstanbul’u seyre daldık. Bir yandan Drau’da Kafkasyalıların yaşadığı dram aklıma geliyor hüzünleniyor bir yandan da 30 kişilik genç grubu ile bu bölgeyi ziyaret etmenin sevincini ve heyecanını yaşıyorum. Telefonuma gelen fotoğraflarda gençlerin Budapeşte ziyareti beni de mutlu ediyor. Budapeşte sonrası yolculuk ise Drau Vadisi’ndeki ırmağın kenarındaki Irschen Köyü.. Arkadaşlar ile bu acı dolu faciayı inşallah yerinde göreceğiz, orada vefat eden tüm insanlığa da birer Fatiha okuyacağız.

Bu düşüncelere dalarken uçağın Mavi Kasaba civarından geçtiğini fark ettim. Mavi Kasaba yani Silivri. Rahmetli Hulusi abim… Mavi kasabanın tam ortasındaki Asri Mezarlığı seçebildim yukarıdan. İşte dedim orada, tam orada… O da gelecekti, aynı uçakta olacaktık. Nasıl da heyecanlıydı. “Mehdi hocam ve sizlerle ne güzel olur. Gelmez olur muyum hiç?”

Ne kadar heyecanlıymışım o günler düşünüyordum da. Oraları daha güzel anlatacak kişi bulamazdık… Emindim en iyi bildiği şehir İstanbul’u bildiği gibi Budapeşte’yi de Viyana’yı da bildiğine. Emindim onunla ve Mehdi hocamla hayatımın en güzel seyahatimi yapacağıma.

Hayat, bazen olmuyor. Bugün beraber gideceğimiz seyahate Hulusi abim ile gidemedik ama yukarıdan ona bir selam verip ruhuna bir Fatiha okudum. Sizler de Hulusi abiye birer Fatiha okursanız sizlere en güzel teşekkürlerini, en güzel sözlerini iletecektir. Ömrünü Kafkasya çalışmalarına harcamış, Kafkasya camiasının kalem erbabı Hulusi abiye rahmet olsun.

Budapeşte’ye indik.  Kardeşim Fatih Ekim, gelen tüm ekibi büyük bir azim ile karşıladı. Şehri gezdirdi. Kafkasya için bir fedai.

Ekip başta İstanbul olmak üzere Anadolu’nun farklı noktalarından gelen kıymetli gençlerden oluşuyor. Hepsi de pırıl pırıl…  İster istemez 30 kişilik bir ekibi yönetmek de zor olacaktı. Bunun için bir sistem kurmamız gerekecekti.

Projemizin iki koordinatörü vardı. İkisi de birbirinden kıymetli ikisi de birbirinden donanımlı ve bir o kadar da çözüm odaklıydı. Vakfımızın iki yönetim kurulu üyesi; Rümeysa Elif Sarıaslan ve Mustafa İsmail Çinpolat kardeşlerim proje koordinatörüydü. Tüm süreci titizlikle ve sabırla yürüttüler. Her türlü övgüye layıklar… Proje koordinatörlerimiz ile kurduğumuz sistem ise her üç katılımcıdan bir liderin sorumlu olması üzerindeydi. Böylelikle ekibi yönetmek daha sağlıklı ve pratik olacaktı.

Budapeşte güzel ve sakin bir Avrupa şehri. İstanbul gibi şehri ikiye bölen bir su var. Tuna nehri… O tarih kitaplarında çokça duyduğumuz ihtişamlı isim. Otelimizin merkezi olması, ulaşım hatlarının pratik olması, ekibin dil problemi olmaması ve başımızda Budapeşte Fatih’inin olması her şeyi rahatlatıyordu:)

Biz en son kafile olduğumuz için şehri fazla gezemedik. Otele yerleştiğimizde ekip sorumluları ile bir toplantı yaptık. Otel merkezi olduğu için de bir şehir turuna çıktık. Mehdi Hoca ve Fatih kardeşim ile takılıyoruz. Mehdi hoca ile bu yolculuğa çıkmak herkes için ne kadar güzelse benim içinde o kadar değerli. Yaşayan bir tarih. Ömrünü Kafkasya meselelerine adamış…

Budapeşte’yi kısa bir turladıktan sonra akşam yemeği sonrası konumuz yine Kafkasya’ya döndü. Bir yandan Fatih bir yandan da ben Mehdi hocaya sorular soruyoruz. Keyifli bir muhabbet…

Aheste aheste yürüyerek otelimize geçiyoruz. Rotamız yarın ekiple Drau Vadisi’ne…

20 Nisan 2025, İstanbul-Budapeşte

Sabah erkenden kalkarak Budapeşte Tren istasyonuna geçtik. 30 kişilik grubumuz Budapeşte’nin yeni aydınlanmış sokaklarını biraz daha parlatıyordu. Evet bu gençler Kafkasya için çevrelerine ışık verecek ve davaları da Kafkasya olacaktı. Emindim bundan. Adana, Kayseri, Ankara, Bursa ve çoğunluğu İstanbul’dan katılan birbirinden kıymetli genç arkadaşlar. Kıymetli arkadaşlıklar kurdular, Kafkasya için değerli ve tarihi bir geziye eşlik ettiler. Onlar da bunun farkına vardılar.

Budapeşte’den Viyana’ya geçtik. Orada biraz mola verdik. Avusturya Çerkes Derneği Başkanı Yusuf Atik abimiz bizleri karşıladı. Emekleri çok…  3 saatlik bir molamız var. Konumuz yine Kafkasya…

Tren yolumuz Viyana aktarması ile Spittal’e devam ediyor. Yeşilin her tonu hakim. Bir vadi bitiyor bir diğeri başlıyor. Mehdi hoca ile yan yana seyahat ediyoruz. Gözleri dışarda. Akan suya bakarak “burası mı” diyor. Evet hocam Drau… Kim bilir neler düşünüyor. Çocukluğunda duyduğu o isim. Neler çağrıştırıyor. Drau vadisi kim bilir hangi yüreği parçaladı. Kim bilir ne hikayeler sakladı.

Spittal aktarması ile Irschen’e geçiyoruz. Irschen’e yaklaşık 2 ay önce keşif amaçlı bir ziyaretim olmuştu. Ama köye yaklaştıkça bende farklı bir his oluşuyor. Sanki bir şeyler var bu köyde. Sanki kendi köyüme gidiyor gibi bir heyecan. Sankiler ile yaklaşırken dağların ve nehrin güzelliğine büyüleniyorsun. Ancak buralar bize güzellikten ziyade kötü bir his bırakmıştı.

Irschen’e indiğimizde Kasabanın ileri gelenleri bizi durakta karşıladı. Mahcup olunacak bir karşılama. Sıcak insandı buranın Almanları…

Ekip heyecan içinde otele yerleşti. Karşımızda Alpler…

Sabah güne erken başladık. Bugün 80 yıllık bir geçmişe uyandık. 80 yıl önce kim bilir neler yaşandı. Kim derdi ki bir grup Kafkasyalı genç buraya gelip birer Fâtiha okuyacak. Bizlere nasip oldu. Otelden anıta doğru yürüyoruz. Önde Çerkeskası ile Mehdi hocamız, thamedemiz… Bir grup genç dua okuyor. Karşıda Alpler. Anıta doğru iniyoruz. 1961 yılında Drau Katliamından kurutulan İbrahim Gacaoğlu liderliğinde yapılmış bir anıt. Yaklaşık bir saatlik bir anma programı gerçekleştirdik. Anma programına katılan genç arkadaşlarımız ile burada yaşanan trajedi dolayısıyla vefat eden insanlara birer Fâtiha okuduk. Yöre halkı duygu dolu sözler ile bizim burada olmamızı dile getirdi. Kısaca konuşmalara da değinmek isterim…Irschen Köyü Tarih Derneği Başkanı Jörg Hans Mandler Kafkas Vakfı’nın gelmesinden çok mutlu olduğunu, bu kadar kalabalık bir ekibin gelmesinin köy halkını çok mutlu ettiğini belirtti. Mandler ayrıca: “Sizleri bugün burada görmek bizler adına son derece onur verici. Sizlerin dedeleri Kafkasyalılar bizim köyümüzde üç buçuk hafta kaldı. Bu kadar gencin böyle bir olayla ilgili olup Türkiye’den helmesi beni ve köyümüzü çok etkiledi.” söyledi

1945 yılında yaşanan trajedi sırasında köy nüfusunun 1500 civarı olduğunu söyleyen Mandler, “O tarihlerde benim araştırdığım 7000 ila 8000 Kafkasyalı buraya geldi. Bu sayı küçük bir köy olan Irschen için çok yüktü. Mayıs ayı baharın da gelişi ile otlar vardı. Onları yedikleri söyleniyor hep. Tamamen farklı kıyafetleri ve kültürleri olan insanlar gelince ilk başta köylüler iletişim kurmaktan korkmuş ve kaçınmışlar. Zamanla birbirlerine alışınca Irschen köyü de o insanların iyi olduğunu anlayınca destek sağlamaya başlamış. Başlangıçta zor olan süreç sonrasında güzel bir birliktelik ile devam etmiş. Mülteciler tutuklandıktan sonra Rusların kontrolündeki bir bölgeye götürüp teslim edildiler ve orada sorgusuz kurşuna dizildiler. Buradaki mülteciler de yöneticisiz kaldıkları için ezildiler. 28 Mayıs’tan sonra asıl trajedi başladı. Bu korumasız mülteci grup işkence gördü. Drau vadisinde sadece Kafkasyalılar değil diğer Rus mahkumu 35 bin mülteci daha vardı. Mülteciler hayvan vagonlarına ve trenlere bindirildiler.” Kafkas Vakfını bu değerli programı organize ettiği için kutlayan Mandler; Bu kadar gencin Türkiye’den uzaklardan gelmesi ve burada olmasını bu konuya önem vermesinin değerine vurgu yaprak sözlerine son verdi.

Avusturya Çerkes Deneği Başkanı Yusuf Atik de bu anlamlı programa katılanlar arasındaydı. Kafkas Vakfı ekibi ile bu anlamlı ziyareti yaptıklarından dolayı çok mutlu olduklarını ifade eden Atik, “Drau Vadisi’nde bulunmak, yalnızca tarihî bir mekâna yapılan bir ziyaret değildi; aynı zamanda hafızaya, insanlık vicdanına ve sürgün edilmiş binlerce insanın hatırasına verilen bir selam niteliğindeydi. 28 Mayıs 1945’te bu vadide yaşanan büyük trajedinin üzerinden tam 80 yıl geçti. Fakat acısı, bugün hâlâ hissediliyor. Kafkas Vakfı’nın Avrupa Birliği projesi kapsamında düzenlediği bu ziyaret, sadece geçmişi anmak için değil, aynı zamanda geleceğe daha bilinçli adımlar atmak için de büyük önem taşıyor. Çünkü hafıza, ancak onu diri tutarsak anlam kazanır. Drava Vadisi’nde yitirilenlerin hatırasını yaşatmak, sadece Çerkesler için değil, tüm insanlık için bir sorumluluktur.” dedi.

Mehdi Hoca ise programın tarihi önemine binaen konuştu. Çetinbaş, “Bu köye gelince çok şaşırdım. O kadar ilgili ve misafirperverler ki çok etkilendim. Bu topraklara atalarımızın izini bulmak için geldik. Buraya gelmeyi 14-15 yaşlarından itibaren hayal ederdim. Bir hayalim gerçek oldu. Sizler çok şanslısınız. Kafkas vakfı olarak bize bu imkânı sağlayan Ulusal Ajans’a çok teşekkür ediyoruz. Bugün gittiğiniz yer, anıt belki küçük bir çatı sizin için. Ama aslında o kadar önemli ki. O insanlar 1 ay dağlarda barakalarda aç susuz yemeksiz hayatta kalma mücadelesi verdiler. Katliam tanığı Rosa teyzeyi dinledim. Bu çekilen çilelerin bize ders olması lazım. Geri döndüğünüzde burada gördüklerimizi arkadaşlarınıza bile aktarmanızın çok yararlı olacağını düşünüyorum.

Programa ayrıca Irschen kasabası belediye başkanı da katıldı. Kafkas Vakfı heyetinin ziyaretten memnuniyetini dile getirerek böyle tarihi bir olayı unutmadıkları için Kafkas Vakfı heyetine teşekkür etti.

Programımız daha sonra anıtın başından Drau Irmağı’na yürüyüş ile devam etti. Drau nehri azgın ve bir o kadar hırçın. Bundan 80 yıl önce kim bilir hangi ana evladına bu azgın suya bakarak veda etti. Kim bilir hangi yürek bu suların kendi mezarı olacağı ile yüzleşti. Drau Nehri. Bir grup mültecinin İngilizler tarafından Ruslara teslim olmamak için azgın sulara kendini bıraktığı nehrin ismidir. Drau nehri binlerce ananın çocuğu ile sarılarak azgın sulara teslim olduğu nehrin ismidir.

Drau nehri kıyısında yaşanan bu hadiseyi unutmayacağız ve unutturmayacağız.

Son

Kafkas Vakfı ile Kafkasya Okumaları isimli bir atölye çalışması ile tanıştım. Atölyede lisans öğrencisi gençler Kafkasya konulu makaleler okuyor ve tartışıyordu. En ilgimi çeken konulardan birisi de Drau Katliamı başlıklı makaleydi. O makaleyi okurken soydaşlarımızın neler çektiğini düşünmüş, üzülmüş ve bu olayla biraz daha yakinen ilgilenmiştim. Yaptığım okumalar ve araştırmalar sonrası ilgim her geçen gün artıyor ve oralara gidip görmeyi ve şehit olanların aziz ruhlarına birer dua etmeyi hayal ediyordum. Geldiğimiz süreçte bir hayalim gerçek oldu. Geriye dönüp baktığımda iyi ki Kafkas Vakfı ile tanışmışım, iyi ki Kafkasya okumalarına gönüllü olarak gelmişim diyorum. O günlerden bugüne gönüllüsü olduğum kurumdan, bugün başkan olarak Drau Katliamı anmasına geldik. Kafkasya okumalarının ne kadar önemli ve neler kattığını tekrar anlamış oldum. Bundan tam 80 yıl önce yaşanan katliamı unutmayacağız. Bundan sonra da her 28 Mayıs’ta nasıl ki 21 Mayıs anmaları yapıyorsak 28 Mayıs Drau Katliamı anmaları da yapacağız ve yapmalıyız.

Yaklaşık 35 kişilik bir grupla burada Kafkasya ve İslamiyet uğruna vefat eden soydaşlarına dua ettik. Irschen köyü sakinlerinin misafirperverliği unutulmazdı. Ziyaret boyunca sanki kendi köyümüzdeymişiz gibi ekipçe Irschen köyü eşrafı tarafından mükemmel ağırlandık. Irschen köyü nasıl 80 yıl önce soydaşlarımıza destek olduysa bizlere de bugün yardım ettiler. İnsan, o mültecilerin ne şartlar altında neler yaşadığını düşünüp çok üzülüyor. Bugün Gazze zulmü nasılsa 1864 sürgünü öyledir. 1864 yılında nasıl soykırım oldu ise 1945 yılında da aynı katliamlar oldu. Drau’da yaşanan olay da aynısı. Bir Müslüman bir Kafkasyalı ve bir insan olarak bu olayı çevrenize anlatmamız gerekiyor. Türkiye Ulusal Ajansı’na böyle anlamlı etkinliğe desteklerinden ötürü teşekkürlerimizi iletiyorum. Yolunuz Avusturya veya Almanya’ya düşerse muhakkak Irschen köyüne uğrayıp burada vefat eden insanlara dua okuyun.

 

Yine bölgede yaşayan ve Drau Faciasının son tanığı, Amberger ailesi ile de tanışmaya vesile oldu. Köylülerin yardımı ile 97 ve 92 yaşında iki tanıkla görüşme ve sözlü tarih çalışması yapma fırsatı oldu. İnşallah belgesel çalışmamıza ekleyip ilerleyen günlerde de tüm kayıtları izleyicilerin istifadesine sunacağız. Hızlıca çeviri işlemlerine başladık..

Hasılı; çok verimli bir projeyi, çok kıymetli ve dinamik bir grupla gerçekleştirmiş ve birbirinden iyi insanlarla tanışarak, geride bırakmış olduk. Projenin koordinatörlüğünü yürüten Vakıf Yönetim Kurulu Üyelerimiz; Mustafa İsmail Çinpolat ve Rümeysa Elif Sarıaslan kardeşlerime canı gönülden teşekkür ederim. Projenin kusursuz ve mükemmel geçmesinden dolayı onların bu emeklerine minnettarım. Ayrıca Mehdi hocamızın projede bizlere eşlik etmesi de bizler için büyük bir şanstı. Yine Avusturya Çerkes Derneği Başkanımız Yusuf Atik Beyin ve Fatih Ekim kardeşimin bizlere sağladığı destekleri asla unutamayacağım. Projenin planlı yürümesini sağlayan mihmandar arkadaşlarıma da teşekkürü bir borç bilirim.

Bu proejnin başarıya ulaşması ile şimdi ise diğer proje çalışmalarımıza başladık. YTB ile, 28 Mayıs’ta Irschen köyünde 80. Yıl Drau Katliamı anması, 29 Mayıs’ta Viyana Yunus Emre Enstitüsünde Belgesel Gösterimi ve Söyleşi ve 30 Mayıs’ta İnşallah İstanbul’da Belgesel Gösterimi ve Söyleşi ile projemizi gerçekleştireceğiz. Bu projenin önemli tarafı ise bakanlık ile yapılması…

Birbirinden kıymetli ve bir o kadar da dinamik ve üretken genç kardeşim ile Kafkasya için, Kafkas Vakfı için çalışmalara devam edeceğiz…

Serinin ikincisi yazısı yakında..

 

 

Bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve Ajans Kafkas'ın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Diğer Köşe Yazıları