Kafkasyalı Kadınların zor seçimi: Cihad, Millet, Çağdaşlık

Kafkasya’da kadınlar ve kadın hakları son aylar gündem oturmuş durumda ve bu konuda hararetli tartışmalar yapılıyor. Gündem olmasının sebebiyse yine Çeçenistan. Çeçenistan’da bir İlçe Emniyet Müdürü’nün 17 yaşında genç bir kızı ikinci eş olarak alması tartışmaların fitilini ateşledi diyebiliriz.

Bin yılın düğünü olarak adlandırılan bu düğün Rusya’da çok ses getirdi ve Kadirov ile Liberallerin savaşında en sıcak anların yaşanmasına sebep oldu. Bu sıcak anlarda Kadirov ekibi belli kayıplarda verdi. Örneğin skandal ortaya çıkınca Kadirov Çeçenistan’ın Basın, Enformasyon ve Dış İlişkiler Bakanı’nı cezalandırdı ve işten attı.

Aslında bu tartışma ve “kayıplar” Kadirov’a ciddi bir zarar vermedi. Aksine daha düne kadar bir eyalet valisi olan Kadirov’u bir anda federal siyasetçi konumuna taşıdı diyebiliriz.

Siyasi yansımalarını bir tarafa bırakırsak, bu düğün ve ardından yaşanan tartışmalar Çeçenistan’da ve genel olarak Kafkasya’da kadın haklarını ve kadının toplumdaki yerini de gündeme getirdi. Bende bu vesileyle çok önceden yazmayı düşündüğüm Kafkasyalı kadınların küresel cihada katılımını ve genel olarak Kafkasyalı kadınların durumunu incelemeye çalıştım.

Geçen kış Kafkasya’da, Pyatigorsk’ta yapılan Müslüman gençlik organizasyonuna katılmıştım.

13 yaşında evlenip çocuk sahibi olan kızlar varmış.
Burada Kabardey-Balkar Cumhuriyetinde okul öğretmenliği yapan bir hanım efendinin sözleri oldukça dikkatimi çekti. Finanse edilecek bir projeyi tanıtan hanım efendi bir anda genç annelerden söz etmeye başladı. Orada öğrendim ki, 13 yaşında evlendirilen kızlar varmış. Dahası bu evliliklerden dağda yaşayan, ayrılıkçı-militan gençlerle yapılanlar daha çok sorun oluyormuş bu genç anneler için. Çok derin olan bu konuyu incelemek istemem olaya odaklanmamı sağladı. Bu toplantıdan çok uzun bir zaman geçmeden de Çeçenistan’da bin yılın düğünü yapıldı. Gelin daha 17 yaşındaydı.  Ancak buradaki fark, evlenen erkeğin ayrılıkçı bir genç değil bir polis şefi olmasıydı. Kafkasya’dan Türkiye’ye gelmek üzereyken bir Rus havaalanında kendi şahit olduğum bir olay ise olayın trajik boyutunu gözler önüne seriyordu. Yaşı küçük olan bir anne kocasından uzaklaşmak için yurt dışına kaçmak üzereydi ama evrekları eksik olduğu için sınırdan geri çevrildi. Bu kadar kısa bir süre aralığında, değişik yerlerde bu kadar çok vakaya denk gelmem olayın boyutların pek de küçük olmadığını düşünmeye zorladı beni. Bu konuda güvenilir araştırma yapan Kafkasya’lı bir kuruluş yok. O yüzden biz gelecek dönemde de, daha çok bu konuları gündeme getiren Rus gazetecileri ve onlara “adetlerimize ve dinimize karışmayın” şeklinde karşı çıkan Rus valileri ile karşılaşacağız.

Ben kendi yaptığım araştırma sırasında Kafkasya’da üç kadın grubu kategorisi olduğunu tespit ettim. Bunları şu şekilde zikretmek mümkün:

  • Çağdaş kesim
  • Dinci kesim
  • Muhafazakar kesim

Bu üç gruptan birincisi için; geç evlenen, hatta evlilik öncesi ilişkiyi hoş gören, din ve adet ile sınırlanan hayatı gericilik olarak değerlendirenler denilebilir. Bu gruptaki kadınlara Kafkasya genelinde asimile olmuş hatta ruslaşmış bireyler olarak bakılıyor. Fakat ait oldukları ailenin maddi durumuna göre toplumda kabul edilebiliyorlar. Genel olarak bu grubun kendi çevresi var. Genelde federal bürokrasiye yakın ailelerden olmaları onları sosyal hayattan men etmiyor. Hatta çok aktif bir sosyal hayatları olduğunu söylersek yanılmış olmayız.

Bu grup içerisinde çok iyi eğitim almışlar olduğu gibi orta okul son sınıfta okulu bırakan ve beyaz atlı prensini (kahramanını) dağlarda arayan kızlarda var.
İkinci grup, daha çok dinci kadınlar olarak zikretmeyi tercih ettiğim bir kategori. Bu grupta olan hanımlar – daha çok genç kızlar – için; seküler, milliyetçi veya muhafazakar ailelerin çocukları olup dini yeniden keşfeden ve genel olarak selefi olan bir kesim diyebiliriz. Bu grup içerisinde çok iyi eğitim almışlar olduğu gibi orta okul son sınıfta okulu bırakan ve beyaz atlı prensini (kahramanını) dağlarda arayan kızlarda var. Din, bu grup için öncelikli olduğu için aileden kopmalar da yaygın olarak görülebiliyor bu grup içerisinde.  Bu gruptaki kızlar genel olarak kararlarını da kendileri veriyor. Aile, toplum yada devlet baskısı tarafından uygulanan baskılar bu genç hanımları ya dağa gitmeleri konusunda motive ediyor ya da hicret edip bugün Şam topraklarda bulunan DAEŞ’a katılmalarına sebep oluyor. Milliyetlerini yada etnik kimliklerini Din uğruna silen bu gruptaki kızlar en çok mağdur olanlar diyebiliriz.

Üçüncü grupta olanlar ise; daha çok milliyetçi ama aynı zaman Rusya’da ılımlı islamcı olarak kabul edilen kesim içerisinde bulunan kadınlar. Bu kadınlar (yada kızlar) eğitim almaktalar ancak aynı zamanda aile reisi olan baba veya abileri tarafından sınırlanırlar. Hayatları genel olarak yazılı olmayan adetlere ve bu adetleri uygulayan erkeklerin kararlarına bağlıdır. Tüm bunlara rağmen Kafkasya’da zorla evlendirme vakalarına az rastlanır. Evlenecek kıza fikri genelde sorulur. Her ne kadar genel olsa da bazen kızın ailesi, toplum baskısı veya daha zengin, daha güçlü olanların baskısı altında kıza söz hakkı vermeden karar alabilir. Bu durum özeldir. Sonuçta muhafazakar ailelerde kadının yeri mutfakta olarak bilinir.

mansur3

 

İşte bu üç grup içinde ailesinin izni olmadan aileden ayrılıp kendi hayatını kurmaya veya bir cemaate bağlı olarak hayatını tasarlamaya dinci ve çağdaş gruba ait olan kızlar cesaret edebilirler. Bu cesaret onları yaşadıkları toplumdan koparır ve uzak, yeni yerlere gitmelerine sebep olur. Çağdaş olanlar daha çok Rusya’nın büyük şehirlerine akın ederken Dinci kızlar Dağlara veya müslüman nüfusu çoğunlukta olan ülkelere, mesela Şam’a giderler. Aralarında Avrupa’ya gidenler de çoktur. Türkiye ve Avrupa’ya gidenlerin çoğu aradıkları ortam ve yaşam şartlarını buluyorken Dinci grubun içinden sıcak çatışmaların yaşandığı Orta Doğu’ya giden kadınlar kendilerini ve çocuklarını büyük riske atmış oluyorlar. Hastane ve okulun genelde olmadığı savaş bölgelerinde sağlık ve eğitim sorunu yaşayan kadınlar – ve tabi çocukları – sürekli bombardıman ve çatışmaların etkisi ile psikolojik sorunlar da yaşıyorlar. Bazen canlı bomba veya istişade saldırıları da yapan bu genç kızlar daha hayata başlamadan veda etmiş oluyorlar.

Sonuçta bu üç gruba ayrılan Kafkasyalı kadınlar her zaman bir seçme hakkına sahipler. Beteri, kötüyü veya huzurlu seçebilirler. Genelde sevgiden yoksun olur bu seçimler. Yaptığı seçim, kadının o an bulunduğu ortama ve çevresine bağlı olarak şekillenir. Belki gelecekte bu durumu daha detaylı olarak ele alıp ciddi çalışmalar yapacak birileri ortaya çıkar ve her kadın arzuladığı gibi zor yaşama hakkına sahip olur.

Belki.

Kim bilir…