Pitsunda Krizi: Bağımsızlığı Sürdürmek ya da Rusya’ya Bağlanmak
Abhazya’da bütün yaz gündem Pitsunda krizi etrafında döndü. Sovyetler Birliği döneminden kalma bir tatil kompleksinin Rusya’ya verileceğiyle ilgili anlaşmanın ortaya çıkması özellikle halktan ciddi tepkiler gelmesine neden oldu. Rusya olayı ekonomik yatırımları sonlandırmaya kadar götüreceğini ilan etti. Abhazya Cumhurbaşkanı Aslan Bjaniya ve diğer siyasiler ne yapacaklarını şaşırmış halde. Abhazya’nın en büyük ikinci ekonomik partnerinin Türkiye olması ve Abaza halkının çoğunun Türkiye’de bulunması işi daha ilginç kılıyor. Pitsunda krizi Kafkasya’yı dışarıdan izleyenler için anlamsız bir tartışma olarak okunabilir. Ancak burada en temelde Abhazya’nın Rusya’ya bağlanıp bağlanmayacağı kavgasının verildiğini anlamak gerekiyor.
Abhazya tam anlamıyla nevi şahsına münhasır bir ülke. Sınırları ve nüfusu oldukça küçük olmasına rağmen coğrafik konumu ve eşsiz doğası nedeniyle fark yaratıyor. Uluslararası kamuoyunun ezici bir kısmına göre Abhazya hala Gürcistan’ın bir toprağı olarak görülüyor. Batı dünyası tarafından yapılan propagandaya göre Abhazya ve Güney Osetya toprakları 2008 yılında Rusya tarafından işgal edildi. Ancak bu durum Sovyetler Birliği yıkıldığından beri Abhazya bölgesinde Gürcistan askeri güçlerinin varlık gösteremediği gerçeğini yok sayan mantıksız bir tutum. Abhazya toprakları Josef Stalin tarafından 1931 yılında zorla Gürcistan’a bağlandı, 1992-1993 yıllarında yaşanan savaşla birlikte Abhazya bağımsızlığını tekrar kazandı, hatta ardından Rusya Federasyonu yıllarca Abhazya’ya siyasi, ekonomik, çeşitli ambargolar uyguladı.
Krizin Ortaya Çıkışı
Moskova aklı en başından itibaren Abhazya’yı tatil bölgesi olarak tanımladı. Sovyetler Birliği döneminde bölgede devlet tatil kompleksleri inşa edildi, bunlar Rus liderlerin dinlenme merkezi olarak hizmet verdi. Abhazya yönetimleri tatil bölgelerinin önemli kısmını halkın kullanımına açarken Pitsunda bölgesinde kalan, resmi ismi Devlet Başkanlığı Konuk Evi olan yer çitlerle çevrildi ve kapatıldı. Pitsunda’daki tatil kompleksi, 185 hektar üzerine kurulu bir yapı, elbette önemli sahil kısmı da var. İşte bu bölgenin Ocak 2022 tarihinde 49 yıllığına oldukça cüzi bir miktara gizli bir şekilde Rusya’ya kiralandığı, bir nevi hediye edilmeye çalışıldığı Abhazya meclisinde yaşanan tartışmalar sonucu ortaya çıktı. Konunun saklı tutulmasının bir nedeni var, çünkü Sovyetler Birliği döneminden kalma devlet tatil merkezleri Abhazya tarafından millileştirildi, yani bir anlamda Sovyet elitlerinin tatil mekanları halkın malı oldu. Durumu içselleştiremeyen son dönem Abhazya hükümetleri bu ve benzeri yerlerin yabancılara satışının önünü açmak için 2010’lu yıllardan itibaren çeşitli girişimlerde bulundular, ancak halktan gelen tepkiler neticesinde her defasında geri adım atıldı.
Abhazya’da iktidarın savunmasına göre konuyla ilgili Rusya’yla ilk anlaşma 1995 yılında Abhazya kurucu başkanı Vladislav Ardzınba tarafından hayata geçirildi. Muhaliflere göre ise durum farklı, Abhazya-Rusya arasındaki anlaşmaların tamamı 2008 yılında bağımsızlığın tanınmasının ardından tekrar gözden geçirilmeye muhtaç halde ve geçerliliğini yitirdi. Burada muhalif cephenin organize olmuş, liderli ve Rus karşıtı, ülkenin gidişatını komple tersine çevirmeye niyetli olduğunu düşünmek yanıltıcı olacaktır. Abhazya siyasetinde kökten farklı düşüncelere pek yer yok, daha doğrusu bu tarz düşüncelerin halkta bir karşılığı bulunmuyor. Pitsunda bölgesindeki tatil bölgesinin Rusya’ya devredilmesine ilişkin ilgili resmi ağızlardan bilgilendirici açıklamalar gelmemesi halktaki tedirginliğin artmasına ve muhaliflerin sesinin daha bir gür çıkmasına neden oldu. Abhazya yönetimi ilk etapta sert tepkiler verdi, eleştirel yorum getirenlere cephe aldı, zamanla muhalif cephe büyüyünce üslupta yumuşama gözlendi.
Abhazya Cumhurbaşkanı Aslan Bjaniya’nın siyasi hamlelerini okumak kolay değil, en basit tabirle ikili oynadığı söylenebilir. Rusya’yı ve Abhazya’yı aynı anda idare etmek gibi zor bir hedefi var. İhtimaller arasında Bjaniya’nın Rusya’dan gelen baskıları bir noktada durdurmak adına kamuoyuna bilgi sızdırması yaptırdığı söylenebilir. Pitsunda meselesi daha önce çok az kişi tarafından biliniyordu ve Abhazya meclisinde yaşanan tartışmalar üzerine toprak arazisinin devriyle ilgili belgeler ortaya çıktı. Rusya yönetimi Ukrayna topraklarında yıpranırken, Abazaların konu üzerinde ayrı bir duyarlılık ve tepki oluşturması çok vakit almadı. Bjaniya da bu tepkilerin hepsini dinledi, ülkesinin farklı bölgelerine gitti, toplantılar organize etti, halkını yüz yüze dinleme cesareti gösterdi ve konuyla ilgili diyalog kanallarını açık tuttu. Ancak her şeye rağmen Abhazya’da siyasetçiler Sovyetler Birliği merkezli düşünüyor ve mevcut kliklerin çıkarlarına göre hareket ediyorlar, yeni nesille sağlıklı bir ilişkilerinin olduğu söylenemez. Abhazya ve diğer Kafkas cumhuriyetlerinde genç bir kitle geliyor ve istemeseler bile bunun karşısında konumlanan Bjaniya ve diğer siyasetçilerin döneminin bittiği anlaşılıyor. Sovyetler Birliği’nin son lideri Mihail Gorbaçov’un ölümü bunun adeta simgesel bir ilanı. Bjaniya’nın görevi bırakması senaryosu ise Abhazya’da pek bir şeyi değiştirecek gibi görünmüyor, gelmesinin önemli değişiklere neden olmadığı gibi.
Sivil Siyasetin Ayaklanması
Rusya’da iktidarın eski Sovyetler Birliği sınırları içerisinde kalan bütün ülkeleri kendi toprakları olarak algılaması Pitsunda meselesinde de Abazaların karşısına çıkan en önemli problem. Moskova adeta zaten kendisinin olan tatil bölgesini resmi olarak geri alıyor tavrında. Bu özgüvenli tutumun karşısına Abaza toplumunun sivil alanı hareket geçirerek cevap vermesi dikkatlerden kaçmamalı. Mevcut durum aslında Abhazya siyasetindeki tıkanıklığı meydana çıkarıyor. İktidar veya muhalefet partileri gerçekten halkın görüşlerini yansıtacak profile sahip değiller. Ana muhalefet lideri Ardgun Ardzınba’nın şu an Pitsunda kriziyle bağlantılı olarak halkın görüşlerini dillendirmede aciz kaldığı biliniyor. Abaza siyasetçiler Abhazya’nın özel durumu dolayısıyla, Rusya eleştirisi gibi algılanacak tutumlardan net bir biçimde uzak duruyorlar. Ancak bu durum onların dipten gelen yeni siyaset biçimini kaçırdıklarını yansıtıyor.
Pitsunda meselesinde kendilerini öne atan kadınlar diğer bir şaşırtıcı gelişmeydi. Rusya Federasyonu Abhazya Büyükelçisi Mihail Şurkalin ile görüşen üç kadın; Abhazya-Gürcistan Savaşı gazisi Larisa Tarba, Apsnı Partisi üyesi Nayra Amalya ve gazeteci İzida Çanya’ydı. Görüşmeyle ilgili basın açıklaması gerçekleştiren kadınlar, Rus Büyükelçi Şurkalin’in Pitsunda konusunda dikkat çeken sözlerini aynen aktardılar. Diyalog çabasıyla düzenlenen görüşme sonucu Rusya’nın tehdit dili açığa çıkmış oldu. Abaza kadınlarıyla görüşen Rus Büyükelçi Mihail Şurkalin’in Pitsunda meselesini açık bir şekilde turnusol kağıdı olarak düşündüklerini söylediği açıklaması Abaza halkı için bardağı taşıran son damla olarak belirtilebilir. Anlaşıldığı kadarıyla gizli kapılar ardında devir işleminin gerçekleşmesinin ardından benzer projelerin hayata geçirilmesi planlanmış ve hatta imzalar atılmış, sözü edilen planlar arasında yıllardır Abaza halkının özlemle beklediği havaalanı ve demiryolu projeleri bulunuyor.
Pitsunda krizinin derinleşmesi üzerine sivil itaatsizlik örnekleri ve yeni platformlar meydana çıkmaya devam etti. Tarihçi yazar Guram Gumba, sivil toplum kuruluşu lideri Levan Mikağa, şair ve yazar Dimitri Gabilya, eski milletvekili Natali Sımır, eski parlamento başkanı yardımcısı Alhas Jinjolya gibi Abaza liderleri tarafından kurulan Abhazya Egemenliğini Koruma Komitesi ise düzenlediği basın açıklamasıyla Pitsunda krizindeki bakış açısını ortaya koydu. Özetlemek gerekirse aydınların temel görüşü, meselenin sadece Pitsunda bölgesindeki tatil kompleksiyle ilgili olmadığı, Abhazya ve halkın kaderinin bu olayın nasıl çözüleceğiyle bağlantılı olduğu ve Abhazya’da ciddi reformlara ihtiyaç duyulduğu üzerineydi.
Pitsunda kriziyle ilgili Abhazya’da yaşanan en dikkat çekici gelişmeyse Abaza gençlerin Sohum sokaklarında düzenlediği protesto gösterisiydi. Kılık kıyafetlerinden, duruşlarından ve diğer birçok hareketlerinden profesyonel siyaset mekanizmasından uzak oldukları anlaşılan gençler, kendi hazırladıkları özgün pankartlara çeşitli sloganlar yazarak Pitsunda bölgesindeki arazinin Rusya’ya verilmesine karşı çıktılar. Yaptıkları basın açıklamasında net ifadelerle herhangi bir siyasi tarafa mensup olmadıklarını ve vatan topraklarının başka ülkelere verilmesine asla rıza göstermeyeceklerini açıkladılar. Pitsunda sorunu dolayısıyla bir araya geldiklerini söyleyen gençler, dünyanın çeşitli coğrafyalarına dağılan Abazalara yaptıkları çağrıda destek istediler.
Diasporanın Tepkileri
Abhazya için Türkiye’deki Abaza nüfusu önemli, çünkü Abhazya’da yaklaşık olarak 150 bin Abaza var ve nüfusun artma hızı çok düşük. Abazalar için nüfus, varlık ve yokluk meselesi haline gelmiş durumda. Türkiye’de Abaza sayısı ise 500 bine kadar dayanıyor. Abhazya hükümetleri soydaşlarının Abhazya’ya dönüp yerleşmelerini teşvik eden politikalar geliştirdi, hatta devlete bağlı, bakanlık konumunda Abhazya Geri Dönüş Komitesi kuruldu. 1990’lı yıllardan itibaren Türkiye’den Abhazya’ya yaklaşık olarak 5 bin kişi geri göç etti. Bu anlamda Abhazya’nın her zaman Abaza diasporasıyla sağlıklı ilişkiler kurmaya çabaladığının altı öncelikle çizilmeli. Elbette bu dayanışma sadece nüfus transferiyle sınırlı kalmadı, 1992-1993 yıllarında yaşanan Abhazya-Gürcistan Savaşı’nda Türkiye’den bölgeye yüzlerce gönüllü savaşçı gitti ve Abhazya safında çarpıştılar. Türkiye’de yine savaş patlak verdiği zaman Kafkas-Abhazya Dayanışma Komitesi kuruldu ve çeşitli dayanışma faaliyetlerinde bulunuldu.
Özetle kendilerine dönük ilginin farkında olan Türkiye’deki merkezi Abaza kurumları, uzun zaman önce yönünü Sohum’a döndü, bu anlamda uluslararası arenada sıkışık halde bulunan Abhazya’yı eleştirmekten ve krizleri tam anlamıyla tartışmaktan bir ölçüde kaçındılar. 2010 yılında bütün Abaza derneklerini toparlama hedefiyle kurulan Abhaz Dernekleri Federasyonu (ABHAZFED) Pitsunda kriziyle ilgili yaptığı basın açıklamasında, Abhazya yetkilileriyle bağlantıya geçtiklerini, anayasanın toprak satışına izin vermediğini, devlet aklına güvenmek gerektiğine işaret eden, üslubu biraz sert bir açıklama yayımladı.
Açıklamanın paylaşılmasından bir gün sonra ABHAZFED’in kurucu üyesi Düzce Abhaz Kültür Derneğinden Türkçe ve Rusça dillerinde tam tersi bir bildiri geldi; açıklamada imzaları bulunmadığı ve metnin yalnızca federasyon yönetimini bağladığı, Abaza diasporasında konuyla ilgili istişare yapılmadığı, Pitsunda meselesinde kapalı kapılar ardında iş yapılmasının kabul edilemez olduğu, toprak satışı ve egemenlik devrine karşı oldukları beyan ediliyordu. Türkiye’deki Abazaların en yoğun bulunduğu yerlerden biri Düzce, dolayısıyla Düzce’deki derneğin açıklaması asla önemsiz sayılamaz.
Fahri konsolosluğa benzer bir işlev gören Abhazya Cumhuriyeti Türkiye Tam Yetkili Temsilciliği ise resmi olarak yaptığı açıklamada, diasporanın Abhazya’daki gündemi takip etmesi ve duyarlılığının mutluluk verici bir gelişme olduğunu, fakat doğru olmayan spekülatif bilgilere itibar edilmemesi gerektiği vurgulandı. Türkiye’deki Abazaların çatı yapılanmaları ve resmi kurumları diasporada oluşan tepkileri dindirmek üzere bir strateji izledi, fakat başarılı olamadılar, zaten eleştirilerin tamamen asılsız olduğu iddiası gerçeklerle uyuşmuyor. Şu an esas kaynayan yer Abhazya, diaspora görece daha sakin bir şekilde biteni anlamaya çalışmakla meşgul. Resmi merkezi Abaza örgütlenmelerinde geçmişe oranla daha fazla bir savunma halinin hakim olduğu açık. Ukrayna-Rusya Savaşı’nın post-Sovyet coğrafyayla bağlantılı bütün siyasi mekanizmaları gerdiği anlaşılıyor, gelecek herkes için belirsiz.
Ayrıca resmi Abhazya kurumlarından daha özgür hareket eden Apsuara ve Kiaraz gibi Türkiye merkezli informel Abaza grupları da eleştirel bir tavır ortay koydular, yayımladıkları bildirilerde konuyu takibe aldıklarını açıkça ilan ettiler ve Abhazya’daki sivil muhalefetin eleştirel sosyal medya kampanyalarına destek oldular. Kafkas-Abhazya Dayanışma Komitesinin kamuoyuyla paylaştığı duyuru metninde ise yaşanan tartışmaların utanç verici olduğu ve herhangi bir toprak parçasının başka bir ülkenin kullanımına devredilmesinin kabul edilemez olduğu vurgulandı.
Abazalara en yakın milletlerden biri olan Çerkeslerin konuyla ilgili yaklaşımı ise biraz daha net ve sertti. Abhazya’da yaşanan bir olaya Çerkeslerin yorum yapmasının uzak ve yakın tarihsel nedenleri bulunuyor. Büyük Kafkas Sürgünü sırasında Kafkasya’dan zorla çıkartılan en büyük iki millet Abazalar ve Çerkesler olmuştur. Türkiye’de bu halklar kırsalda evlilikler yoluyla, şehir merkezlerinde ise sivil toplum kuruluşu merkezli olarak iç içe geçtiler. Abhazya-Gürcistan Savaşı (1992-1993) sırasında Çerkesler içerisinden çıkan gönüllüler Abhazya tarafında savaştılar, dolayısıyla Çerkeslerin önemli bir kısmının Abhazya’yı kendi devletleri olarak gördüklerini söylemek yanlış olmayacaktır. Çerkes diasporasının ağırlığının hissedildiği Kafkas yapılanmalarında, örneğin en büyük üst çatı kurum olan Kafkas Dernekleri Federasyonu’nda (KAFFED) daha Rusya karşıtı bir tutum geliştirildi ve basın açıklaması dahil birkaç bilgilendirici faaliyet yürütüldü. Bu anlamda Türkiye’de her zaman bir gibi düşünülen Kafkas diasporası içerisinde Abazalar ve Çerkeslerin bazı konularda farklı düşünebildiği ortaya çıkmış oldu.
Ukrayna-Rusya Savaşı’nın Yansımaları
Pitsunda krizine benzer bir egemenlik tartışması 2020 yılının sonlarına doğru yaşanmıştı. Abhazya-Rusya sınırında Gagra bölgesinde kalan Aibga köyü olayların merkezinde yer alıyor. Köyün çoğunluğu etnik anlamda Ruslardan oluşuyor, dağ köyündeki altyapı yetersizliğinin giderilmediği iddiaları nedeniyle, Rusya’ya bağlı Krasnodar Kray yetkilileri sınırı geçiyor ve Psou Nehri üzerinde asma köprü inşa ediyor, elektrik problemini çözüyor. Rus yetkililer bütün bu süreç içerisinde Abhazya’dan izin istemiyor ve olayların Abazalar tarafından duyulmasının ardından tartışmalar beraberinde geliyor. Rusya’nın söz konusu köyü Abhazya yönetimine çeşitli bahane ve teklifler sunarak uzun zamandır kendi topraklarına katmaya çabaladığı unutulmamalı.
Haber ajanslarına Aibga köyü anlaşmazlığı olarak geçen olay Pitsunda krizi kadar büyümeden gündemden çıkmıştı, ancak şimdiki kriz için aynısını söyleyemiyoruz, her geçen gün daha da derinleşen bir problemle karşı karşıyayız. Aslında bu olay, Ukrayna-Rusya Savaşı’nın Kafkasya’da yansımalarından biri olarak okunabilir. Abhazya’da akaryakıt başta olmak üzere savaştan kaynaklanan fiyat artışları halktaki huzursuzluğu genel anlamda artırdı. Rusya’nın birçok alanda Abhazya’ya yardımları bulunuyor, bunların azalması veya kesilmesi gibi durumlarda bölgenin daha derin krizlerle karşılaşacağı açık. Abhazya bağımsızlığının Vladimir Putin liderliğindeki Rusya tarafından tanındığı hatırlanmalı. Rusya’da yaşanacak olası iktidar değişikliğinde Abhazya’nın bağımsızlığının tanınması kararı iptal edilebilir mi? Bu soruya cevap vermek zor, ancak ihtimal olarak kenarda durmalı.
Rusya Federasyonu tarafında oluşan zayıflık belirtileri, komşuları ve dolayısıyla Abhazya’yı doğrudan etkileyecektir. Bölgede dondurulmuş problemler, herhangi küçük bir kıvılcımla ciddi olaylara evrilme potansiyeli taşıyor. Gürcistan yönetiminin silahlı çatışmadan uzak duracağını belirtmesi süreci rahatlatan en dikkat çekici faktör, çünkü Rusya karşıtı yapıların birçoğu Gürcistan’dan Rusya’ya ikinci bir cephe açılması gerektiğini savunuyordu. Ancak şu zamana kadar İrakli Garibaşvili liderliğindeki Gürcistan hükümeti soğukkanlı duruşunu korudu ve çözümün savaşta olmadığının altını defalarca çizdi. Rusya’ya uygulanan büyük çaplı ambargolar nedeniyle Kafkasya’nın alternatif ulaşım güzergahı olarak öne çıktığını ve bölgede aynı zamanda özellikle Avrupa Birliği ülkelerinin istikrar arayışının kuvvetlendiğini unutmamak gerekiyor.
Belirsizlik İçerisinde İhtimaller
Tam bağımsızlık konusunda Abazaların siyasi bilinçleri yüksek, Abhazya uzun yıllar Rusya, Gürcistan ve diğer ülkelerden gelen ambargolara rağmen diz çökmedi. Bu durum 2000’li yıllarda ABD destekli Gürcistan Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili fırtınasına kadar sürdü. Saakaşvili isteyerek veya istemeyerek Abhazya’yı Rusya’ya yakınlaştırdı, denize düşen ve yıllarca çırpınan bir halk en sonunda yılana sarılmıştı. Sohum ve Tiflis arasında diyalog kurulmadıkça bölgedeki Moskova etkisi artıyor. Ancak şu an Rusya’nın kendisi tehlikede ve bu durum Kafkasya’daki dondurulmuş sorunları tekrardan ısıtmaya başladı. Abhazya’nın Rusya tarafından sıkıştırılması Abhazya-Gürcistan arasında yeni bir diyalog başlatabilir mi? Çok küçük bir ihtimal var, fakat Abhazya mevcut egemenliğinden ve karşılıklı eşit ülke olarak masaya oturmaktan kolay kolay taviz vermeyecektir. Pitsunda krizi Abhazya içi siyasi bir tartışma olmaktan çıktı, siyaset bilimciler ve uluslararası ilişki uzmanları tarafından yorumlanması gereken olaylar serisine dönüştü.
Pitsunda olayında, Abhazya ve Rusya tarafında üst düzey yetkililer işi emrivakiyle bitirmek istemiş olabilirler ama görünen o ki hiçbir şey bitmediği gibi bazı şeyler yeni başlıyor. Bunun yanında krizin hali hazırda devam etmesi temkinli yorum yapmak dışında bir alternatif bırakmıyor. Abhazya’nın özel konumu dolayısıyla bölgede gelişen siyasi olayların mercek altına alınması gerektiği açık. Ne yazık ki uluslararası kamuoyu Abhazya ve Güney Osetya’yı aynılaştırıp konuyu Gürcistan’ın toprak bütünlüğü meselesine hapsediyor. Bağımsızlık ilanından bugüne Abhazya, Kafkasya’nın denize açılan stratejik bölgesi olma halini sürdürdü. Abhazya aynı zamanda bir Karadeniz ülkesi, Türkiye’ye oldukça yakın, doğa harikası turistik bir yer. Türkiye yönetimlerinin Orta Asya, Azerbaycan, Gürcistan üzerinden gelen enerji koridoru merkezli olarak Abhazya meselesinde çekingen davrandığını söyleyebiliriz. Abhazya’nın her zaman, özellikle kurucu başkan Vladislav Ardzınba döneminde Ankara’dan beklentileri vardı, ancak bu durum hiçbir zaman dikkate alınmadı ve Moskova esas bu yüzden bölgede gücünü zamanla artırdı. İlerleyen dönemde Abhazya için negatif ya da pozitif hangi olaylar gelişirse gelişsin jeopolitik konumu gereği bölge sıkı bir biçimde takip edilmeli. Abhazya’yı ilk önce Gürcistan merkezli olarak değil, Abhazya merkezli olarak anlamaya çalışmalı, sağlıklı değerlendirmeler tam burada saklı.
Kaynak: Perspektif