Müftünün gözünde direniş ve cihat

13 Ekim 2005’te Nalçik’te bir grup genci kamu binalarını basmaya sürükleyen ‘şiddet ve baskı’ sürecinin oluşmasında güvenlik ve istihbarat birimleriyle işbirliği yaptığı eleştirilerinden kaçamayan Kabardey-Balkar Din İdaresi Başkanı Anas Pşihaçev ‘cihat’ fikriyle kamçılanan direnişçileri değerlendirdi.

Kavkazki Uzel’in sorularını yanıtlayan müftü, cumhuriyette baskı ortamının olmadığını, polisin tutumunu değiştirdiğini savunurken güvenlik güçlerini hedef alan bir anlayışın da cihat olarak nitelendirilemeyeceğini belirtti. İşte müftünün gözünde direniş ve cihat söylemi:

Bazı medya organlarında ‘yer altı cemaat’ liderleri yeniden taraftarlarına eylemlerine hız verme çağrısında bulundu. Cihatın farz-ı ayn olduğunu iddia ediyorlar. Bununla ilgili ne söyleyebilirsiniz?

Öncelikle cihat nedir, tanımlamak lazım. Cihat, Arapça bir kelime olup ‘gayret’ olarak tercüme ediliyor. Bu kelimenin iki anlamı var. Birincisi kendi tutkuları ile mücadele, kıskançlıklardan, kötülüklerden kurtulma. Bu büyük cihat. İkincisi küçük cihat, bu da adil savaş. Yani düşman saldırısını püskürtmekten söz ediliyor. Bunun dışındakiler ya dalalet ya da bilinçli olarak dini tahrif etmektir. İslam’da ‘kutsal savaş’ anlayışı yoktur. Bunu size yetkili biri olarak söylüyorum. Bugün ülkede memnuniyetsizlik için hiçbir zemin yok. Hiç kimse inananları baskı altında tutmuyor. Camiler açık. Görevini yerine getiren polisleri öldürmeyi cihat olarak adlandırmak için hiçbir dayanak yok. Güvenlik organlarında, toplumun diğer tüm alanlarında olduğu gibi rüşvet var. Ama bu polisleri vurmak gerekiyor anlamına gelmez. Bu eylemler cihat değil ve dinle hiçbir ilgisi yok.

Bu ne için yapılıyor peki?

Bu hareketler ülkedeki durumu bozma gayretleridir. Onlar halkın polisi sevmediği hesabıyla hareket ediyor. Ve şimdilik bu böyle devam ediyor. Ama düşünmek lazım; bu polislerin akrabaları var. Peki onlar da bir gün ellerine silah alıp ormandakilerin yakınlarına ateş etmeye başlarsa ne olacak? İnanç için adil savaş, dini manada baskı olduğunda düşünülebilir. Ama burada da ele silah almamalı. İslam’ın korunması için medyada veya mahkemede konuşmak mümkün. ‘Vicdan özgürlüğü ve dini birlikler’ Rusya Federasyonu yasaları inananlara geniş imkanlar veriyor. Yetkililerin inananları tatmin etmeyen her türlü kararı bu kanun üzerinden tartışılabilir.

Şu anda ülkede dini durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Köy camilerinde durum nasıl?

Allah’a şükür bizim artık hiçbir problemimiz yok. İnanan gençler ve yaşlı imamlar arasında tartışmalar önceden olduğu gibi artık yok. İmam eğitimli oldukça daha az problemi oluyor. İtiraf etmeliyim ki, imamlarının bilgisinin daha iyi olması arzu ediliyor. Ama her yıl uzmanlıklarının artması için aylık kurslar düzenliyoruz.

Din idaresinin dini aşırılıkçılıkla mücadele konusunda yetersiz olduğu düşüncesine nasıl bakıyorsunuz?

Eleştirmenlerin yetersiz olduğumuz noktayı somutlaştırması gerekirdi. Bunun dışında bizi eleştirenler Din İdaresi’nin büyük finansal imkanları olmayan bir sivil organizasyon olduğunu unutmamaları gerekir. Ülkeye binlerce aşırılıkçı dini literatür getirildiğinde bizim bunların karşısına koyacak bir şeyimiz yoktu. Gerçi şimdi durum değişti. Bize, Moskova’da bulunan İslam Kültürü ve Bilimi Destek Vakfı yardımcı oldu ve gereken literatüre sahip olabildik.
Aynı zamanda anlamak gerekiyor ki, aşırılıkçılık bir ideoloji ve gizliliği dolayısıyla mücadele de çok zor. Eğer kişinin eli kirliyse bu fark edilir ve ona ellerini yıkaması öğretilir, ama onun beyni, kalbi zehirlendiyse bununla mücadele etmek daha zor. Bunun için zaman lazım. Ama ben aşırılıkçılık ideolojisinin yayılmaması için ne yapmak gerektiğini biliyorum. Bunun için insanın dini inanışına bağlı olmaksızın iş ve ticaretle meşgul olma hakkına sahip olması, gençlerin geleceklerine inançlarının olması gerekir. Toplumu daha adil yapmalı, işsizlik sorununu çözmek ve rüşveti minimum düzeye indirmek lazım. Eğer bunlar olmazsa, gençler bundan sonra da aşırılıkçılığa sürüklenecek. Ve bunun için şu sözü söylemek yeterli olacak: ‘Görüyor musun adaletsizliği? Bu sistemi değiştirmek lazım’.

‘Orman kardeşler’ arasında yeniler görülüyor. 13 Ekim olaylarına katılanlardan farklı olarak bunlar polis baskılarından şikayetçi olamazlar. Farklı gençlerin eline silah almasını nasıl izah edebilirsiniz?

Ben bunların yeni olduğunu düşünmüyorum. Direnişçiler arasında yeni yok. Sadece onlardan bazıları önceden gölgedeydi, şimdi ortaya çıktı. Ama yine de yenileri varsa da bu da çok küçük bir yüzde. Ne olursa olsun onların var oluşundan ötürü kalp acı çekiyor. Bunlar bizim insanlarımız. Onlardan hiç biri aydan düşmedi. Şunu de belirtmek gerekiyor; güvenlik organları daha düzenli ve ölçülü hareket etmeye başladı. Üstelik onlar öncelikli olarak zemini radikallerden kaydırıyorlar, ikinci olarak toplumsal düşünceyi kendi faydalarına değiştiriyorlar. Kabardey-Balkar küçük bir cumhuriyet. Burada herkes birbirine geçmiş. Tek bir soy bile bulamazsın ki, o soydan olan biri ya güvenlik organlarında çalışmış olmasın, ya da camiye gitmiş olmasın. Her türlü dikkatsizlik büyük bir anlaşmazlığa götürür. Birileri bunun üzerine hesap yapıyor olabilir.

Cihat ideolojisine karşı ne konulabilir?

Cihat ideolojisine karşı İslam dininin kendisi konulabilir. İnsanlara gerçek İslam anlatılabilir.
İslam koklanmak üzere verilebilecek güzel çiçek buketine benzetilebilir. Ve dünyada hiçbir insan bu buketin kötü koktuğunu söyleyemez. Aşırılıkçılık her zaman vardı, hatta Peygamber döneminde bile ve biz ona karşı tamamıyla galip gelemeyiz. Ama aşırılıkçıların olabildiğince az olması ve onların Müslüman aklına etki etmemesini sağlamalıyız. ÖZ/FT