Her Çeçen general; ben sadece milyon birincisiyim

Alla Dudayeva, ‘Milyon Birinci’ kitabında Cevher Dudayev’i, Çeçenleri ve bağımsızlığın o kutlu yürüyüşünü anlatıyor. İmkansızlıklar içerisinde kararlı yüreklerin neleri başarabileceğini gösteriyor. Yusuf Tunçbilek yazdı.

“Ona soruyorlar:

– Cevher Dudayev, Çeçenlerin kaç generali var?

Cevher gülüyor:

– Her Çeçen generaldir! İnanmazsanız gidin, bulduğunuz ilk Çeçen’e ‘Sen general misin?’ diye sorun. O zaman anlarsınız. Evet her Çeçen generaldir; ben sadece milyon birincisiyim!”

Milyon Birinci” kitabı bu diyalogla başlıyor. Bu satırları yazan Cevher Dudayev’in eşi Alla Dudayeva… Niçin bu satırlarla başladı bu kitap? Ve niçin bütün Çeçenler ve Cevher Dudayev bir general?

Kendisinden yüzlerce kat büyük Rus güçlerine karşı yüzlerce yıl kafa tutabilmeyi anlamlandırmak için bu yazıya da “Milyon Birinci” girişindeki bu satırlarla giriş yapmak mecburiyetindeyiz.

Cevher Dudayev soruya karşılık gülüyor. Düşmanları bu direnişin karşısında şaşkınken, o gülüyor. Şehadete yürüyor dava arkadaşlarıyla. Bir milyonluk halkıyla özgürlüğün meşalesini yakıyor. Korkusu yok.

Korkusu yok Çeçenlerin. Her Müslümanın bildiği bir gerçeği, öte dünya gerçeğini en çok onlar biliyor sanki. Bizim yaşananları aklımız almazken, onlar destanlar yazıyorlar.

Cevher Dudayev’in eşi, bir Rus kızı olan, ressam ve şair Alla Dudayeva

Bütün Müslümanların üzerinden adeta bir silindir gibi geçen SSCB’nin çökmesiyle yeniden başlıyor, bağımsız bir Çeçenistan ve Cevher Dudayev’in hikayesi.

JpegŞüphesiz bu yolculuğu en güzel biçimde onun eşi Alla Dudayeva anlatabilirdi. Alla Dudayeva bir Rus kızı… Ne kadar da garip, yüzyıllardır birbirleriyle savaşan iki halkın evlatları birbirleriyle evlenmişler. Ne kadar da garip, koca Rusya’da sadece “haydut” ve “asi” olarak görülen Çeçenlerin içerisine gelin olarak girmek…

Bu enteresan evlilik, kitapta da geçtiği gibi, Cevher’in atak bir insan, Alla’nın ise sanatçı kişiliğinden kaynaklı olsa gerek. Evet, insana şaşkınlık veriyor ama gerçek, Cevher Dudayev’in eşi, bir Rus kızı olan, ressam ve şair Alla Dudayeva…

Aslında “Milyon Birinci” kitabını önemli hale getiren de tam olarak bu; yazarın ressam, şair ve kadın olması. Bu kitapta Çeçenlerin bağımsızlık yolculuğu, ünlü devlet başkanları, savaş ve savaşın getirdikleri bir sanatçının bakış açısıyla anlatılıyor.

Savaşçı kimliğiyle zihnimizde yer eden Cevher Dudayev, bu kitapla beraber ayakları yere basan bir insana, kahraman insana dönüşüyor. O, ne kadar savaşçıysa o kadar barışçıydı. O, halkını düşünüyordu.

Bir yandan Çeçenlerin özgür olmasını istiyor bir yandan da barışı istiyordu. Çeçen halkının istediği gibi… Tarihten bu yana Kafkas halkları savaşçı kimlikleriyle ön plana çıksa da esasında onlar her daim barışı ve mutlu olmayı istiyorlar. Herkes gibi…

Cevher Dudaev’in kitapta geçen konuşması bu durumu şöyle özetliyor: “On yıllarca bizi, işlemediğimiz suçlar dolayısıyla ağlattılar. Ne zamana kadar gömeceğiz ve ağlayacağız, ağlayacağız ve gömeceğiz! Bizi sevindirecek günlere ne zaman kavuşacağız? Yastan ve hüzünden bizler de atalarımız da paylarına düşeni aldık. Yeter artık!”

Zararsız ve küçük çaplı bir savaş isteniyordu

Ancak savaşı isteyenlerin sesi daha çok çıkıyordu. SSCB’nin çökmesiyle beraber yeni ortaya çıkan oligarklar, hırsızlıklarının ancak bir savaşla gizleneceğini düşündüler. Batılı süper güçler, “Rusya’yı oyalar” düşüncesiyle Rusya-Çeçenistan savaşını başlamasını ve hiç bitmemesini istediler.

Cevher Dudayev’in farklı yollardan Yeltsin’le barış masasına oturma girişimleri sonuçsuz kaldı. Barış mektupları ve heyetleri geri gönderildi. Anlaşılan dağılan Rusya ulusunu toparlayabilmek için kendisinden uzakta, zararsız ve küçük çaplı bir savaş isteniyordu!

Fakat olaylar Batının ve Rusya’nın istediği gibi kansız ve hızlı bitmedi. Kimse Çeçenleri anlamadı. Onların özgürlükleri için neleri feda edebileceklerini düşünemediler. Ve dünyanın gözleri önünde modern dünyanın en büyük katliam ve sürgünü yaşandı.

Çeçenlerin en büyük özelliği: Fedakarlık

Yazar Alla Dudayeva olayların tam merkezinde; çünkü onun eşi Çeçenlerin kendilerine Cumhurbaşkanı olarak seçtikleri isim Cevher Dudayev. Alla Dudayeva “Milyon Birinci” kitabında Cevher Dudayev’i, Çeçenleri ve bağımsızlığın o kutlu yürüyüşünü anlatıyor. İmkansızlıklar içerisinde kararlı yüreklerin neleri başarabileceğini gösteriyor.

cevher-dudayevBütün imkansızlıklar ve olumsuzluklar yanında, Cevher Dudayev -kitabın başında olduğu- gibi hep gülüyor, hiçbir zaman moralini bozmuyor, halkın motivasyonunu yüksek tutmaya çabalıyordu. Çeçenistan’ın başkenti Grozni’nin meydanında bir konuşma sonrası ön sıradan, beyaz dağ kepeneği giymiş bir ihtiyarla arasında şu diyalog geçiyordu:

“- ‘Cevher! Rusya ve Amerika bizi tanımazsa ne yaparız?’ Cevher’in gözleri parladı, hafifçe üzerine eğilmiş olduğu kürsünün ardında birden doğruldu. ‘Onların tanımasını ne yapacağız! Atalarımız binlerce yıl dağlarda onların haberi olmasa da özgürce yaşadılar. Biz de atalarımız gibi yapacağız. Onların bizi tanımalarını bırakın bir yana. Biz onları tanırsak lütfetmiş oluruz!’ dedi ve gülmeye başladı. Onun gülmesi bir dalga etkisiyle kalabalığa yayılıyor, herkes aynı şekilde gülüyordu.”

Tabii Alla Dudayeva bu kitapta çoğunlukla savaş başladıktan sonra yaşananları anlatıyor. Fakat kendisi savaş başlamadan önce de yıllarca Çeçenlerin içerisinde kalmış, onların gelenek ve göreneklerini içselleştirmiştir. Çeçen ruhunu da büyük ölçüde anlamıştır. Bir gün evine sık gelen misafirlerinden biri ona bunca yıldır Çeçenlerin arasında kaldığını, Çeçenlerin en büyük özelliğinin ne olduğunu sorar, Alla Dudayeva “fedakarlık” cevabını verir.

En zorlu savaş zamanlarında direnişten geri adım atmayan fedakar Çeçenler, Rusya’ya göre işte bu yüzden tamamen yok edilmeliydiler. Geçmişte, tarihler 23 Şubat 1944’ü gösterirken erkekleri SSCB ordusunda olan kadınlar, çocuklar ve yaşlılardan oluşan Çeçenler ansızın vagonlara tıkıştırılıp Sibirya ve Kazakistan’a sürülmüşlerdi. Bu soykırımda çoğu yollarda soğuktan ve açlıktan şehit düşmüştü. Cevher Dudayev’in çocukluğu bu sürgünde geçmiş, birçok Çeçen komutan bu sürgün sırasında doğmuştu.

Bu çocuklar bu acı hatıraları hiçbir zaman unutmadılar. Ancak gene de Cevher, SSCB sistemi içerisinde önemli mevkilere gelmiş ender Çeçenlerden birisidir. Günlüğünde bu durumu şöyle yazar: “Çeçenlerin geçmesi yasak yollara girmem de, bu yasakların sistemine yaptığım protestolarından biri idi. Bu yol ne kadar da ağırdı, ne kadar da engellerle doluydu.”

O, halkıyla bütün olmayı başarmış itidalli bir liderdi

Tarihler Aralık 1994’ü gösteriyorken Rusya bütün gücüyle Çeçenistan’ı bombalıyordu. Tanklar ve uçaklarla başkent Grozni’de sivil-asker gözetmeksizin insanlar vuruluyordu. Alla Dudayeva enteresandır burada trajik bir durumu anlatıyor. Çeçenistan topraklarında savaş sırasında sadece Çeçenler değil, Ruslar da yaşıyorlardı. Fakat acıdır, bu insanlar Aralık 1994’teki Grozni kuşatması sırasında kaçacak bir yer bulamadılar. Ruslar bütün şehri bombalarlarken Rusları katlediyorlardı!

19734Alla Dudayeva, savaş sırasında Rus cephesinde yaşanan diğer bir garipliği şöyle yazıyordu: “Onlar savaşmak istemiyorlardı… İnsanlar birkaç defa hareket edenleri arkadan gözetleyen helikopterlerin, rotalarını geri çeviren tankları füzelerle yok ettiklerini gördüler. Hiçbir yerde onlar için kurtuluş yoktu. Bir defasında bir tank, namlusunu geri çevirip, onu takip eden helikopteri düşürdü. Grozni’de gördüğümüz sadece bu olay değildi. 1995 Ocak ayı başında bir tank önde giderken meydanda gönüllülerin ateşi altında kaldığında geri döndü ve kendi tanklarına ateş açtı.”

Rus ordusu tanklarıyla, uçaklarıyla ve kimyasal silahlarıyla saldırsa bile II. Dünya Savaşı’ndan sonra ilk defa bir yenilgiye uğruyordu. Bunda Cevher Dudayev’in payı büyüktü. Fakat o galibiyeti tadamadan bombalamalar sırasında şehit düşmüştü. Binlerce Çeçen’in yaşadığını, onların liderleri de yaşamıştı.

Cevher Dudayev’in şehit edilmesi sıradan bir ölüm değildi elbette. O, barışı ve özgürlüğü isteyen önemli bir isimdi. Anlaşma ve barış çağrıları defalarca karşılıksız bırakıldı. O, halkıyla bütün olmayı başarmış itidalli bir liderdi.

Çeçenistan’da yapılan katliamları çabuk unuttuk

“Milyon Birinci” kitabında Alla Dudayeva sadece Cevher Dudayev’i değil, Çeçenistan ve Rusya’yı da derinlemesine anlatıyor. Özellikle 1990’lı yıllardaki SSCB’nin dağılması sonrası Doğu Avrupa ve diğer bölgelerde neler yaşandığına dair çarpıcı örnekler gösteriyor.

Ne yazık ki bu kitap Şule Yayınları’ndan iki defa basılmasına karşın günümüzde tükenmiş durumda. Savaş sırasında medyanın giremediği Çeçenistan’da neler yaşandığına dair nadide bir eserin piyasada bulunmuyor oluşu büyük eksiklik.

Hafızamız zayıfladı. Daha yirmi sene önce gözümüzün önünde, Çeçenistan’da büyük katliamlar yaşandı ve biz bu katliamları çok çabuk unuttuk. Onun için günümüzde Suriye’de yaşanan katliamlara şaşırıyoruz. Rusya hiç değişmedi ve görünen o ki hiç değişmeyecek.

Fakat bizlerin önce Rusya’ya değil, kendimize bakması gerekiyor. Rusya bildiğini okurken bizler neler yapabiliyoruz? Ne yazık ki elimizden çok şey geldiği söylenemez. Fakat hâlâ yapacak bir şeyler olabilir. Sanırım ilk önce Cevher Dudayev ve onun yoldaşlarını hatırlamak ve unutmamakla işe başlamalıyız.

Kaynak: dünyabizim.com

Çeçenya

Bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve Ajans Kafkas'ın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Diğer Köşe Yazıları