Karaçay-Malkarlılar ve Osetler arasında hıçın ve fıccın kavgası

Ukrayna-Rusya Savaşı’nın etkileri Kafkasya’da artarken böylesi bir yazı biraz tuhaf olacak. Ancak tam da bu nedenden bu yazıyı yazıyorum. Rivayetlere göre Fatih Sultan Mehmet, İstanbul Surları’na dayanmışken, papazlar Ayasofya’da toplanıp meleklerin dişi mi yoksa erkek mi olduğunu tartışırlar. Hıçın ve fıccın kavgası buna benziyor.

Üçüncü Dünya Savaşı’nın başlayıp başlamadığı konuşulurken, nükleer silahların kullanılması gündemdeyken, Kafkas halklarından Karaçay-Malkarlılar ve Osetler arasında hıçın ve fıccın kavgası çıkabiliyor. Bu bir etnik benlik kavgası mı yoksa etrafındaki gelişmeleri umursamama hali mi? Cevap vermek güç, konuyu sadece tartışarak açmaya çalışabiliriz.

Fıccın restorandan paylaşım yapmanın beklenmedik sonucu

Geçtiğimiz haftalarda İstanbul’daki meşhur Fıccın restorana gittik. Daha önce defalarca uğradığım bir yerdi, ancak o gün Kafkas lezzetlerini merak eden bir arkadaşım için oradaydık. Bölge lezzetlerini hiç görmemiş insanlar için Instagram’dan bir paylaşım yaptım. Mekana da ismini veren fıccın parçasını videoya alıp konumu etiketledim.

Elbette restoran kalitesiyle kendini yıllar önce kanıtlamış bir yer, paylaştığımız için de bir yere varacak değil. Vedat Milor dahil birçok otorite tarafından onaylanmış, yerli ve yabancı birçok insanın güvenerek gittiği bir yerden bahsediyoruz. Aynı zamanda mekanın sahibi Kafkas sivil toplum kuruluşlarıyla iyi ilişkiler kuran biri.

Konuyla ilgili Karaçay-Malkarlıların özel mesajları gecikmedi. Özetlemek gerekirse, “Bu bizim hıçınımız!” ifadelerinden oluşan mesajlar. Osetlerin söz konusu yemeği kendilerinden çalıp pazarladığını iddia eden Karaçay-Malkarlılar neden benim bunu destekler tarzda paylaşım yaptığımı soruyorlardı. İşin içerisinde Karaçay-Malkarlı kimliğimin sorgulanması da vardı.

Halbuki paylaşımda sadece mekanı etiketlemiştim, meşhur yiyeceğe herhangi bir isim verme derdim yoktu. Ancak bir kere yanlış anlaşılmıştık. Konu hakkında az çok hassasiyetleri biliyordum, fakat herkes kurtlarını döksün diye sosyal medya hesaplarımdan tartışmayı açmak istedim ve küçük bir paylaşım yaptım.

Karaçay-Malkarlılar yemeğin kendilerine ait olduğunun altını keskin bir biçimde çeşitli platformlarda bir kere daha çizdiler. Osetler ise daha temkinli ve özgüvenli bir şekilde yemeğin isminin kendi dillerinde bir karşılığı olduğunu söylüyorlardı. Kafkas halkları arasında tartışmalarda dahi her milletin kendine özgü davranışları ortaya çıkıyor.

Karaçay-Malkarlılar kesinlikle sert bir millet, dağlı özelliklerini kaybetmemiş, ne diyecekse dümdüz söyleyen, her an parlama potansiyeli taşıyan yapıları var. Osetler ise daha ovalı, şehirli, siyasi bir tutum içerisindeler, konuyla ilgili tezlerini dillendirirken esprili tavırlarını elden bırakmıyorlar. Vatanlarından yüzyıllardır uzakta olan insanlar özgün davranışlarını kaybetmiyor.

Kafkas yerel lezzetleri hıçın ve fıccın arasındaki farklılık

Peki bu hıçın, fıccın nedir? İkisi arasında bir fark görmek zor. Et ve hamurdan oluşan basit bir yemekten bahsediyoruz. Türk yemeklerinin yanında oldukça sönük kalan, fakat yapımı kolay olmayan, bir tür etli hamur işi. İtalyanlar için pizza, Türkler için pide neyse, Karaçay-Malkarlılar hıçın, Osetler için fıccın işte tam olarak o.

Yukarıda söz ettiğim sosyal medyadaki tartışma büyümedi ve konu tadında kapandı. Bağlantılı çok güzel telefonlar aldım, yine özelden yapıcı mesaj atanlar oldu. Tartışmanın sadece bir yemeğin ismiyle olmadığını herkes biliyor. Kafkasya’da şu an Karaçay-Malkarlılar ve Osetler arasında tarihsel hakimiyet mücadelesi bulunuyor.

Karaçay-Malkarlıların ve Osetlerin dahil olduğu Kafkas halkları kim daha bölgede eski onun kavgasını veriyor. Kim daha yerleşik, kim daha eski, kim daha otokton, kim daha yerli, kim daha Kafkas tartışması bunun adı. Sürekli sürgün edilen halklar, artık bulundukları yere çivi gibi sabitlenmek istiyorlar, ancak çoğu zaman kendilerine esas zulmedeni unutuyorlar.

Karaçay-Malkarlılar ve Osetler arasında bir Alanlık kavgası var, hatta buna İnguşlar da dahiller. Bu üç halk kökenlerini tarihte bölgede hakim olmuş Alanlara dayandırmaya çabalıyor. Sanırım hıçın, fıccın gibi yemekler işin tuzu biberi oluyor. Türkler ve Yunanlar arasında devam eden baklava tartışmasının Kafkasya versiyonu olarak ele alabiliriz konuyu.

Ancak elbette mesele Kafkasya’da farklı. Kafkas halklarının tarihleri Türk ve Yunan tarihi kadar zengin değil. Kafkasyalılar tarihlerinde Osmanlı devleti gibi bir yapı veya antik Yunan medeniyeti gibi yapılar inşa etmediler. Türkler ve Yunanların ellerinden baklava alınsa ölmezler ama Karaçay-Malkarlılar ve Osetler elinden hıçın, fıccın alınırsa boşluk oluşabilir.

Karaçay-Malkarlılar ve Osetlerin aynı sofrada oturma problemi

Karaçay-Malkarlılar ve Osetler bir araya gelip söz konusu yemeği kendi bildikleri gibi yapıp birlikte aynı sofrada oturup yiyemezler mi? Neden bu yapılmıyor? Neden aynı sofraya oturup yemek varken uzaktan kavga tercih ediliyor. Aslında kimse arasında bir problem yok, problemler bilinçli olarak sonradan inşa ediliyor. Yemekten bile kavga çıkarılıyor.

Türkiye’de birçok Kafkas kültür festivaline katıldım. Karaçay-Malkarlıların ve Osetlerin özel olarak yaptıkları organizasyonlara da katıldım. Ama onlar birbirlerinin festivallerine katılım göstermiyorlar. Kültür programlarında dahi kaynaşma olmayacaksa bütün çaba niçin? Festivallerdeki onca emek, hıçın ve fıccın arasındaki farkın belirginleştirilmesi için mi?

Arasındaki farklılığı hala anlayamadığım hıçın ve fıccının arası neden açılmaya çalışılıyor? Neden ikisi farklı bir yemek gibi sunuluyor? Farklılarsa neden hiç yan yana gelemiyorlar? Aynılarsa neden birbirlerinden uzaklaştırılmaya çalışılıyorlar? Tuhaf duruma tuhaf sorular, yaşanan tam olarak bu, başka açıklaması yok.

Konuyu toparlamak çok zor. Kafkas halkları geçmişe takılıp kalmışlar. Yemeklerini pazarlamak, onları tanıtmak, daha fazla kişiye ulaştırmak yerine kendilerine hapsetmeye çalışıyorlar. Bu bir tür korumacı yaklaşım, yok olacağı varsayılan kültürün korumaya alınması. Anlaşılabilir ve açıklanabilir, ancak doğru yol olduğu tartışmalı.

Savaş ve çatışmaların Kafkasya’ya dayanması görmezden geliniyor

Artık esas meseleye gelmek istiyorum. Ukrayna-Rusya Savaşı’nın Kafkasya’ya olan etkileri gittikçe belirginleşiyor. 24 Şubat’tan beri konunun çok da kendilerini ilgilendirmediği tavrında olan Kafkas diasporası harekete geçmeye çabalıyor. Yavaş ve yine kapsayıcı olamayan bir dille, yani herkes kendi hıçınını ve fıccınını korumaya çalışıyor. Ve hala bu savaşın sonuçlarını görmezden gelen bir kitle bulunuyor.

Türkiye’de Kafkasya’yla kurdukları ilişkilerin bozulacağından çekinip, buraya yeni gelen muhacirlere sırtlarını dönenler var. Meseleyi bilmeyen biri, kurulan ilişkilerle muhteşem işlerin yapıldığını zanneder, halbuki yalnızca birbirlerini ağırlayan minik gruplardan bahsediyoruz, körlerin sağırları ağırladığı sofralardan, yalnızca hıçının veya yalnızca fıccının yenildiği, güçsüz, kinli, birlik olamamış, tarihe saplanmış ve gelecek tasarlayamayan, pek şaşaalı görünse bile gariban sofralar bunlar.

DiasporaKafkasya

Bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve Ajans Kafkas'ın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Diğer Köşe Yazıları

Yorumlar