Kafkas Hürriyet ve İstiklal Mücadelesinde Destansı Bir Müdafaa: Ahulgoh

Özet

Tarih boyunca kendi oluşturdukları sistem içerisinde yaşayan Kafkas halkları, Rusya’nın yayılmacı politikası ve sıcak denizlere inme stratejileri dolayısıyla, Rus emperyalizmine karşı destansı bir mücadele vermişlerdir. Rusya’nın emperyalist yayılmacılığının tabii bir neticesi olarak cereyan eden saldırgan politikalar, Kafkasya’da direniş hareketinin başlamasına neden olmuştur. Bu durum, İmamların Gazavat şeklinde isimlendirdikleri, daha bilinen ismiyle Müridizm hareketinin başlamasına da sebep olmuştur.

Gazavat hareketi İmam Mansur (1785-1791), İmam Gazi Muhammed (1829-1832) ve İmam Hamzat’ın (1832-1834) liderliğinde bir süre devam etmiş ve imamların şehit edilmesiyle uzun soluklu olamamıştır. İmam Şamil döneminde (1834-1859) ise mücadele yirmi beş yıl sürmüş ve direniş asıl ününe kavuşmuştur. İmam Şamil’in yirmi beş yıllık mücadele hayatına etki eden en önemli olaylardan biri Ahulgoh Dağında gösterdiği direniştir. 1839 yılında, İmamlığın ilk yıllarında vuku bulan bu direniş, gerek siyasi gerek diplomatik ve gerekse askeri yönden birçok tecrübeyi beraberinde getirmiştir.

Gazavat döneminde, Kafkas Hürriyet ve İstiklal Mücadelesi şüphesiz ki birçok destana ve kahramanlığa sahne olmuştur. Özgürlüğü her zaman bir gurur kaynağı olarak gören Kafkas halkları bu uğurda verdiği mücadeleler sonucu canını hiçe sayarak şehit olmuştur.

Bu çalışmada, Kafkas Hürriyet ve İstiklal Mücadelesi’nin en uzun dönemine liderlik eden İmam Şamil’in destansı direnişi olan Ahulgoh Müdafaasını ele alınacaktır. Bu doğrultuda Ahulgoh Müdafaası’nın önemine, ayrıntılarına ve sonucuna yer vereceğiz.

Giriş

17. yüzyıldan itibaren Dağıstan’da görülmeye başlanan Nakşibendi tarikatının Halidiyye kolu Kafkasya’da etkili olmaya başlamıştı. 18. yüzyılın sonlarına doğru ise Halidî şeyhlerinden Cemalettin Kumukî, Muhammed Yarağî ve çevresindekiler Kafkasya’nın özgürlük mücadelesine katılarak yeni bir hareketin fitilini ateşlemişti. Bu hareket; şeyhlerin takipçilerine mürid denmesi ve hareketin içinde bulunanların bu çevrelerden olmaları dolayısıyla Müridizm olarak isimlendirilmiştir.

Kuzey Kafkasya’daki Rus istilasına karşı direnen Kafkas halkları, Gazavat Hareketi çevresinde sistematik şekilde kurtuluş mücadelesini başlatmışlardır. İlk olarak 1785 yılında İmam Mansur ile başlayan Gazavat Hareketi İmam Mansur’un vefatından sonraki 35 yıllık duraklama sürecinin ardından İmam Gazi Muhammed, İmam Hamzat ve İmam Şamil ile devam etmiştir.

İmamlar Dönemi olarak bilinen bu süreçte birbirinin devamı politikalar izlenmiş ve Rus yayılmacılığına karşı Gazavat’ın disipliniyle ortak bir duruş ve savunma stratejisi geliştirilmiştir. Gazavat’ın sistematik işleyişi, Rus Çarlığı’nın emperyal hedeflerini uzun süre sekteye uğratmıştır.

Bir tarafta Rus yayılmacılığı karşısında mücadele yürüten Kafkas halkları diğer tarafta devletleşme sürecini başlatmışlardır. “Devletleşmenin en önemli belirtisi ise işgalci Ruslara karşı yürütülen Gazavat hareketidir.” (A. Temizkan, Kuzey Kafkasya’da Müridizmin Kurumsallaşması ve Gazavat)

Ahulgoh Müdafaası İmam Şamil’in uzun süre devam ettirdiği direnişin kodlarını oluşturmakla birlikte sonraki yirmi yılın politik, askeri ve siyasi yönünü belirleyen tarihi bir dönüm noktasıdır. Bu çerçevede, Kafkas Hürriyet ve İstiklal Mücadelesi döneminin en önemli figürü olan İmam Şamil’in; Ahulgoh Müdafaasına giden süreci, müdafaa esnasında verilen mücadeleyi, müridlerin bu mücadeledeki kararlılıkları ve İmam Şamil’in Ahulgoh Müdafaası özelinde uyguladığı savaş stratejileri kapsamlı şekilde değerlendirilecektir.

Müdafaa Öncesi

Tarihi kaynaklar, Ahulgoh Müdafaası’nı üç başlık etrafında toplamaktadır. Birincisi, Surhaykale Savunması ve kalenin alınması. İkincisi, 16 Temmuz günü başlayan ve devam eden Ahulgoh’a genel taarruzun yapılması. Üçüncüsü ise kuşatmanın devam etmesi ve Ahulgoh direnişinin sona erme safhasıdır. (Yılmaz Nevruz, Umumi Kafkas Tarihine Giriş 3, s. 274)

Kafkasya Genel Valisi General Fezi kumandasındaki Rus birlikleri 1837’de Avaristan Seferi hazırlıklarına başlamıştı. Bir İsviçreli olan General Fezi, seferi verimli geçirerek Çar’ın gözüne girmek istiyordu. Ayrıca Çar’ın Kafkasya’ya yapmayı planladığı ziyaret için bu saldırı önemli bir sebep olacaktı. 1837 Haziran’ında 5 bin kişilik Rus birliği hazırlıklarını tamamladıktan sonra Dağıstan’ın Hunzah şehrine ulaştı. General Fezi’nin burada yapacağı ilk faaliyet, İmam Şamil’in bulunduğu Teletl’e ve Gazavat’ın ana karargahı Aşilta’ya seferler düzenlemek olacaktı.

Dağıstan’ın yerleşimleri çok sarp kayalıklara ve dağ yamaçlarına kurulmuştu. Bölge için, Rusça’da “Dağlar Ülkesi” anlamında “Strana Gor” ifâdesi kullanılmaktadır. Dağlar arasından Hazar Denizi’ne akan Sulak, Samur ve Kurak gibi ırmaklar buralarda derin vadi ve uçurumlar meydana getirmiştir. Dik yamaçlar ve keskin uçurumlar Gazavat mensuplarının güçlü bir savunma yapmasına imkan sağlıyordu. Bu coğrafik durum İmam Şamil’in hem Ahulgoh’a yerleşerek müdafaa yapması hem de direnişi için bir avantajdı. Bu sırada  birliklerini Aşilta’ya yönlendiren Fezi burada ağır bir yenilgi aldı. General Fezi Aşilta’da yaşadığı hüsrandan sonra askerlerinin moralini yükseltmek ve yenilginin intikamını almak için Teletl’e saldırdı. Teletl de müridlerin direnişine imkan verecek doğal yapıya sahip tipik bir Dağıstan köyüydü. Teletl’te savunma amacıyla dokuz kule inşa edilerek tahkimat yapıldı.

Teletl’e birkaç gün süren ağır topçu bombardımanından sonra kuleler ve evlerin çoğu tahrip edildi. Ardından saldırıya geçen Rus hücum birlikleri, harabe haline gelen ve üzerinde dumanlar tüten ilk yıkıntılara ulaştılar. Burada bir aydan uzun süre büyük bir direniş sergileyen İmam ve müridleri, Rus generali anlaşmaya zorladı.

1837 yılının Temmuz ayında Teletl’te yapılan anlaşma sonrasında sulh 1838 yılının ortalarına kadar devam edebildi. Rus General Fezi, yaptığı anlaşmaya uymayarak Aşilta’ya saldırdı. Fezi, sivillerin yer aldığı Aşilta’nın yanında yer alan Ahulgoh’a da saldırılarını başlatmış oldu. Ahulgoh ve Aşilta’da kadın, çocuk, yaşlı demeden büyük bir katliam yapan General Fezi, Ahulgoh’ta savaşa giden süreci başlatmış oldu.

İmam Şamil, bu kıyımdan sonra Ahulgoh’a gelerek Rusların yaptığı tahribatı yerinde gördü. Şamil’in, imam olarak seçildiği mescit dahi yıkılıp yakılmıştı. İmam Şamil bu süreçte maddi ve manevi olarak gücünü tesis etmek için çalışmış ve bu süreyi iyi değerlendirmişti. Artık Ahulgoh’ta yapılacak tahkim için bütün hazırlıklar başlamıştı.

Bir yıllık süren sulh, Rus yayılmacılığın saldırılarıyla sona erdi. Rus orduları Ahalçi, Moksok, Hotsatl, Ziren, Gergebil, Balahan ve Gimri avullarını işgal etti. İmam, bu taarruz için köylere ve cemaatlere çağrıda bulundu. Beraberindeki heyet ile bu sürede Arakan’a giden Şamil burada büyük bir direniş sergiledi. Ahulgoh öncesinde Arakan’da yapılan direnişte birçok müridini ve alimini kaybetti.

Rusların kararlı bir şekilde harekete geçecekleri anlaşılınca, Şamil’in harp meclisi savunmaya Ahulgoh’ta devam etme kararı aldı. Eşleri, çocukları ve eşyalarıyla birlikte 500 mürid Ahulgoh’a taşındı. Şanlı direnişin yapılacağı Ahulgoh’ta gece-gündüz hummalı bir çalışma başlamıştı. Kısa bir zamanda Ahulgoh’ta, tüm aileleri ve mücahitleri içine alacak büyüklükte yeraltı korunakları-barınaklar hazırlandı ve siperler kazıldı. Barınaklar gizli yollarla birbirlerine bağlanarak ulaşım sağlandı. Şamil’in yaptığı hazırlıklar ve yığınak çalışmaları Rus yönetiminin gözünden kaçmıyordu. Rus generallerinin bir türlü İmam’a ulaşamamaları ümitsizlik doğurdu ve Şamil’in başını getirene 3000 ruble ödül koyuldu. (M. Gammer. Agy.)

Bu süreçte paniğe ve ümitsizliğe kapılan Rus yönetimi, İmam Şamil’e karşı direnecek birliklerin komutanını da değiştirdi. Şamil ile mücadele görevi Çar’ın da güvenini kazanan General Grabbe’ye verilmişti. Genarel Grabbe de hazırladığı savaş planını Çar’a sunmuş ve kabul görmüştü. Grabbe’nin savaş planının ana hattını Kuzey Dağıstan ve Çeçenistan’ın işgali oluşturuyordu.

Savaş öncesinde Rus yönetimi savaşın çetin geçeceğini bilerek, İmam Şamil’e mektuplar göndererek teslim olmasını istedi. Ruslar, beklenildiği gibi teslim olmayı kabul etmeyen Şamil ve ordusuna karşı 21 Mayıs 1839 tarihinde harekatı başlattı. Bartunay köyü yakınlarında cerayan eden bu mücadele Argvani Savaşı olarak tarihe geçti. Koloblu Surhay önderliğindeki savaşta Ruslar ağır kayıp verdi. Rus tarihçilerine göre Çarlık Ordusu Argvani Savaşı’nda Kafkasyalı savaşçıların gücünü ciddi şekilde hissetti. Ahulhoh’a giden sürece etki eden Argvani’de Gazavat savaşçıları benzeri görülmemiş bir cesaret gösterdi. Savaşın seyrini de Dağıstanlı mürtetler değiştirdi. Gulla adında bir mürtedin, müritlerin korumadığı bir geçidi Ruslara göstermesinden sonra savaşın sonuna gelmiş olundu. Rusların ağır saldırısı sonucu Argvani Savaşı sonuçlandı.

“Gen Grabbe’nin kuvvetleri Kuzey Dağıstan gelen 6000 kişilik kuvvetle ve Temirhanşura’dan gelecek 3000 kişilik kuvvetten teşekkül ediyordu. Rus ordusu 21 Mayıs 1839 tarihinde Vnezapnoy’dan Ahulgoh önlerindeki Argvani Savaşının yapılacağı Bartunay köyüne hareket etti. Yolda Temirhan-Şura’dan gelen kuvvetler de orduya katıldı.” (Baddeley, 302-303). Baddeley’in aktardığı bilgilerden de anlıyoruz ki Ahulgoh Müdafaası öncesinde gerçekleşen Argvani Savaşında Rus birliklerinin sayısı 9 bin kişiyi buluyordu. Tabi yerli mürtet grup da hiç azımsanmayacak kadardı. Yerli mürtet grubun da sayıca fazla olduğu kaynaklarda belirtilmektedir.

Dağıstan’ın sert ve bir o kadar da ürkütücü coğrafyasına alışık olmayan Rus ordusu, ilerleyişte epey bir zorluk çekti. Ahulgoh Müdafaası öncesi yaşanan Burtunay ve Argvani çatışmalarında, Rus ordusu müdafaanın zorlu geçeceğini anlamıştı. Dağıstan’ın birçok bölgesi gibi zor bir topoğrafyaya sahip Burtunay ve Arguani’de de Rus birlikleri zorlukla karşılaştılar. İmam Şamil Müdafaa öncesi, öncü müfrezelerine uygulattığı taktiklerle, bu çatışmalarda Rus ordusunu zayıflatmak ve yıpratmak istedi. Bu öncü yıpratma taktiği, İmam’ın kullandığı bir savaş stratejisiydi. Baddeley’in eserinde verilen bilgiye göre, piyade bölüklerinden birini kumanda eden Milyutin, aralıksız 3 gün süren Arguani Muharebesini şöyle tasvir etmiştir:

“Saat dokuzda köyün büyük kısmı elimize geçmişti. Fakat köyün bu kısımlarında bile müridler düz damlı evlerde kendilerini inatla savunuyorlardı. Bu kanlı mücadele akşama kadar devam etti. Müridleri evlerden çıkarmak için damları delip içine yanıcı maddeler atmak gerekiyordu. Buna rağmen müridler saatlerce içeride kalıp ateşe devam ediyorlardı. Bazı müridler duvarları delerek diğer evlere geçmeyi başardılar… Kendilerini kılıçları ve kamalarıyla savunuyorlar ve mücadele onların süngü darbeleriyle yere düşmelerine kadar sürüyordu… Sadece 15 mürid içeriye attığımız el bombalarının dumanında yarı boğulmuş hale geldiklerinde teslim alınabildiler. Birçok askerlerimiz tedbirsizce evlere dalarak henüz ölmemiş müridler tarafından avlandılar… Dağlıların kayıpları da oldukça ağırdı. Sokaklar cesetlerle dolmuştu. Gün batarken köyün bir bölümü henüz müridlerin elindeydi… Hava kararınca gizli yollardan dışarı çıkan müridler, çeşitli istikametlerde dağılarak karanlığa karıştılar.” (J.F. Baddeley, age. 304-307)

 

Ruslar çok zorluk çekerek ilerleyişini sürdürüyordu. Rusların müdafaa için sonbaharı seçmeleri de coğrafyadan kaynaklı bir sebepti. Çünkü Rus birlikleri çıplak ve bir o kadar da ürkütücü yüksek dağları yazın yürümek istemiyordu. Ahulgoh, uzaktan korkunç bir görüntüye sahiptir, Baddeley’in aktardığına göre tecrübeli askerler şu ifadeleri kullanıyordu: “Gökteki hilali kaldırmak, Ahulgoh minaresinin hilalini kaldırmaktan kolay olsa gerek.” (J.F. Baddeley, age. 304-307)

İmam Şamil bu coğrafyaya hakimdi. Savunma için en uygun yer şüphesiz Ahulgoh’tu. İmam Şamil’in annesi Bahu-Mesuda Aşiltalıydı ve Ahulgoh dağı Aşilta köyünün tam karşısında yer almaktaydı. İmam, annesinin köyünü ve civar köyleri iyi biliyordu. Bu da şüphesiz bu müdafaada etkili olmuştur.

Ruslar tüm ilerleyişini hız kesmenden devam ettirdi ve 12 Haziran günü Ahulgoh önlerine geldiler. İmam Şamil ve müridlerinin müdafaa öncesi yaptığı onarım ve savunma faaliyetleri Ahulgoh’u iki farklı bölüme ayırmıştı. Eski Ahulgoh ve yeni Ahulgoh olarak ayrılan bölge, derin boğazlar ile çevriliydi. Yeni Ahulgoh, müdafaa öncesi yapılan savunma hattını oluşturuyordu. Bu hattın yapımında birçok Polonyalı mühendis çalışmıştı. Aşilta, Çirkata, Untsukul, Betl, Kahabros ve Gimri köyleri Ahulgoh’a en yakın köylerdir. Müdafaa esnasında Şamil, bu köylerden insan ve yiyecek ikmali yapabilecekti. Ahulgoh’u komşu dağ ve yerleşimlerden dar ve uzun kara parçası ayırmaktadır ve geçiş İmam Şamil’in kontrolü ile yapılmıştı. Ahulgoh’ta, anılan dar ve uzun geçişte İmam’ın yedek kuvvetleri seyrek bir şekilde konuşlanmıştı. İmam Şamil’in destansı direnişinde hiç şüphesiz ki bu vahşi ve sert coğrafya olumlu ölçüde etkili olmuştur.

Şamil Ahulgoh’ta savunma yapmaya karar verip tahkimata başlarken, bütün bu coğrafi faktörleri göz önünde bulundurduğundan şüphe yoktur. Ahulgoh kelimesi Avar dilinde “tehlikeli dağ”, “endişe verici dağ” anlamlarına gelir. “Ahulgoh’un Kafkas-Rus savaşından öncesinde, ahalinin tehlike anında sığındıkları doğal bir kale olarak kullanılması yüksek ihtimaldir.” (Yılmaz Nevruz, age. s. 267).

Grabbe son hazırlıklarını yaparken İmam Şamil de savunma için son kontrollerini yapıyor ve bölge halkının sadakatlerini pekiştirmeye çalışıyordu. Bunun için naiplerini civar köylere göndererek sadakatlerini diri tutmaya çalışıyordu. General Grabbe’nin yaptığı son hazırlıklardan birisi de bölge halkı üzerinde nüfuza sahip kişilerle iş birliğine girmekti:

“8 Haziran’da Tarko Şamhalı’nın milis birliği de Rus ordusuna katıldı. Ahmat Han daha önce katılmıştı. Hanlar Kafkas birliğine karşı olduklarından ‘kendi menfaatleri için’ Ruslarla iş birliği yapmaktan geri durmamışlardır. Müridizm Hareketinin ve Şamil’in yönetimindeki ‘Millî Azatlık Hareketi’nin önemini bildikleri halde kendi haris menfaatlerini Kafkas milletinin menfaatlerinden üstün tutmuşlardır. Ama Ruslar onlara verdikleri sözü tutmamışlar ve Dağıstan’a hâkim olduktan sonra süratle Dağıstan hanlıklarını ve hanlarını tarih sahnesinden silmişlerdir.” (Yılmaz Nevruz, age. 269)

Ahulgoh’a direniş için konuşlanan 4 bin kişi hazır bekliyordu. Tabii bu zikredilen 4 bin kişilik sayının çok az bir kısmı muharip kişiydi. Yaklaşık bin kişi kadarını müritler oluşturuyordu. Geriye kalan 3 bin kişilik nüfus; çocuk, kadın ve yaşlılardan oluşuyordu. 80 gün sürecek Kafkas Hürriyet ve İstiklal Mücadelesi’nin en kanlı ve bir o kadarda destansı müdafaası Ahulgoh, 12 Haziran 1839 günü Rusların kuşatmasıyla bu şartlar altında başlamış oldu.

Ahulgoh’un Kapısı: Surhaykale

Ahulgoh’a giriş Surhaykale üzerinde oluyordu. Surhaykale’de 100 kişilik bir gazavat ordusu vardı. Ordunun başında da İmam Şamil’in en güvendiği ve en cesur naiplerinden biri olan Hunzahlı Alibek bulunuyordu. Nasıl ki İmam Şamil, Ahulgoh’u son gücüne kadar savunacağını söylese de, Hunzahlı Alibek de Ahulgoh’un giriş kapısı Surhaykale’yi ölene kadar savunacağına ant içmiştir. Ali Bek ve 100 kişilik ordusu, cesaret ve sadakatleri bakımından birbirinden farklı olmayan Müridlerin arasından seçilmişti.

“Tüm bölge ve yeni Ahulgoh’a giriş, Surhay’ın Kulesi tarafından tamamen kontrol edilmektedir. Eski Ahulgoh’a Aşilta’dan gelirken ustura gibi keskin kayalarla kaplı dar bir patikadan ulaşılıyordu. Yeni Ahulgoh’a ise Aşilta Irmağı üzerine inşaa edilmiş yaprak ve dallardan kurulmuş bir köprü vasıtasıyla gidilebiliyordu.” (J.F. Baddeley, age. 309)

General Grabbe 12 Haziran’da başlayan kuşatma faaliyetini 25 Haziran’a kadar sürdürdü. Bu süre zarfından topçu bataryalarının Ahulgoh etrafına yerleştirilmesi, muhasara için bazı yolların açılması, kayaların kırılması, keskin nişancıların konuşlanması sağlanmıştı.

Ayrıca tüm hazırlıklar devam ederken, Ahulgoh’a gelene kadar yolda çeşitli sebeplerden ölen Rus askerleri de azımsanmayacak kadar azdı. 9 bin kişi olarak yola çıkan Grabbe ve ordusu, Ahulgoh önlerinde 6000 kişi olarak kalmıştı. Grabbe bu durumun problem olacağını düşünerek merkezden takviye kuvvet istemişti.

Rus ordusunun takviyesi sürerken Şamil, burada da kritik bir hamle yaparak Naipleri Ahverdil Muhammed, Surhay ve Galbatls’ı civar köylere göndererek yeni müridler toplama yönünde bir strateji başlattı. Bir yandan da bu naipler halk ile olan diyaloğunu da sürdürüyordu. Çünkü yerli halk zaman zaman Rusların başarısı karşısında ümitsizliğe düşebiliyor ve kendi hallerine bırakıldıklarında düşmana teslim oluyorlardı. Rusların bu ikmalinde, Şamil ve naipleri de iyi değerlendirmiş ve müdafaa öncesinde çok sayıda mürid savaşa dahil olmuştu.

Savaşın ana kilit noktası hiç şüphesiz ki Surhaykale idi. Ahulgoh’un anahtarının Surhaykale olduğunu anlayan Grabbe büyük bir taarruz emri verdi. 27 Haziran’ın şafak vaktinde Grabbe’nin ordusu Surhaykale’ye karşı bombardımana başlamıştı.

Rusların gün boyu devam ettirdiği taarruz çok kanlı geçmişti. Milioutine, ilk taarruzda Surhaykale’de 300 kişinin öldüğünü belirtmiştir. Ruslar için başarısız olan savunma, Şamil için de bir o kadar üzücü olmuştur. En cesur naiplerinden Ali Bek ve daha birçok mürid Surhaykale’de şanlı bir direniş sonucu şehadete yürümüştü.

General Grabbe, Surhaykale’nin düşürülmesi için çeşitli yollar denemeye başlamıştı. Müthiş bir savunma sergileyen naipler artık kalenin düşeceğini de anlayabiliyordu. Dünya savaş tarihinde eşi benzeri az görülen Ahulgoh Müdafaasının en büyük direnişinin yaşandığı Surhaykale, Rus topçu birliklerinin ateşi ile düşmüştü. Daha fazla yoğun ateşe dayanamayan az sayıda mürid ablukayı yararak Ahulgoh’a geçmek zorunda kaldılar. Eşine az rastlanan Surhaykale’deki direnişte birçok mürid şehit oldu.

Ş. Kaziyev Surhaykale’nin düşüşünü şöyle anlatmıştır:

“Gen Grabbe, Dağlıların en önemli tabyaları olan Surhaykale’yi bir hafta topçu ateşine tuttu, sonra da taarruza geçti. Ruslar tüm müdafiler öldürüldükten sonradır ki kuleyi ele geçirmeye muvaffak oldular. Kötü haberi Şamil son müdafi Muhammed Mirza’dan aldı; top mermisinin isabet etmesiyle onun her iki bacağı birden ağır yara almıştı. Mirza son bir gayretle sürünerek Şamil’in yanına kadar varmayı başarmıştı.” (Ş. Kaziyev, İmam Şamil Monografisi).

Ahulgoh Kuşatılıyor

Surhaykale’nin düşmesinden sonra Rusların asıl hedefi Ahulgoh olmuştu. Bu sürede Ruslar üç koldan Ahulgoh’a saldırmaya başladı. Saldırılarda Ruslar ağır kayıplar alıyorlardı. Gece saldırıları ise bu kayıpların en fazla olduğu zamanlar oluyordu.

Ahulgoh Müdafaası tüm hızıyla sürerken içerdeki casuslar da iş başındaydı. İçerden bilgi getiren casuslara göre; Şamil ve müridleri çok sıkıntılar yaşıyordu. Hem yiyecek sıkıntısı hem de vefat edenlerin defin sıkıntısı baş gösteriyordu. Baddeley Şamil’in bu savunmada asıl zayıf noktasını şu şekilde aktarmaktadır:

“Şamil, şimdi 4 bin kişi ile Ahulgoh’a kapanmış bulunuyordu. Fakat yanındakilerin çok azı, savaşçılardan oluşuyordu. Bu kalabalık nüfus tamamen veya kısmen toprak altında inşa edilmiş evlerde ve hatta mağara oyuklarında barınmak zorundaydılar. İşte bütün bu insanların beslenmeleri gerekiyordu. Kuşatma devam ettikçe erzak hızla azalmaya başladı.” (J.F. Baddeley, age. 309)

Kuşatma yavaş ve bir o kadar da temkinli ilerliyordu. Rus birlikleri de yorulmuştu. Grabbe’nin de bunun için orduyu dinlendirmesi gerekiyordu. Rus birlikleri Ahulgoh’un karşısındaki tepelerde savaş vaziyeti almışlardı. Böylece kale her taraftan kuşatıldı. Ahulgoh’un önlerine ve diğer uygun yerlere top bataryaları yerleştirilmişti.

16 Temmuz ile 15 Ağustos tarihleri arasında kontrollü çatışmalar ve top atışları oldu. Bu çatışmalarda iki tarafta zayiatlar veriyordu. Ama en önemlisi Şamil ve müridleri; top atışları, keskin nişancı problemi ve tüm tacizlere rağmen, ablukada destansı direnişine devam ediyordu. Ablukada sıkıntılar günden güne artıyordu. Sivil halkın problemleri ise en başat aktördü. Hastalanan sivillerin sağlık koşulları kötüleşiyor ve ısınan hava durumu daha da ciddileştiriyordu.

İmam Şamil’in Büyük Oğlu Cemaleddin’in Esir Verilmesi

Şamil 12 Ağustos’ta Rus karargâhına bir elçi gönderdi. Ateşkes ilan edildi ve görüşmelere başlandı. Şamil’in yıkılan tahkimatlarının tamiri için zaman kazanmaya çalıştığı anlaşılınca Grabbe, 16 Ağustos’ta Şamil’e bir ültimatom göndererek akşama kadar oğlunu rehine olarak göndermesini, göndermez ise de tekrar taarruza geçeceğini bildirdi. Ruslar 17 Ağustos günü üç koldan taarruza geçti. Durum, J.F. Baddelay’in ifadesiyle, “Sadece bir öncekinden biraz daha az felaketliydi.” Müridlerin cephesinde bu defa insani kayıplar telafi edilmeyecek derecede çoktu.

“Şamil’in çok değerli naipleri can vermişti. Ünlü naip Kulallı Surhay da bunların arasındaydı. Daha fazla direnmek adeta imkânsız hale gelmişti. Şamil tekrar görüşme talebinde bulundu.” (Baddeley age. 318-321)

Şamil’in çok müşkül durumda olduğu anlaşılıyordu. Ama Grabbe de çok iyi vaziyette değildi. Grabbe askerinin bitkin halini, yedek kuvvetlerinin tükendiğini, önlerinde henüz büyük zorluklar olduğunu göz önünde bulundurarak muharebeye devam etmenin kayıpları daha da artıracağı düşüncesiyle Şamil’in teklifini kabul etti ve generalliğe yeni terfi eden Pullo’yu müzakerelerde bulunmak üzere 18 Ağustos’ta Şamil’e gönderdi.

Şamil görüşmelere bizzat katılmaya karar verdi. Çarın elçileri gelmeden önce, muhariplerin sayılarını çok göstermek için kadınlar ve genç kızlara ölen müridlerin çerkeskalarını giydirdiler. Karahlı Tahir eserinde bu olayla ilgili olarak Şamil’in talimatını şöyle ifade etmiştir. “Kadınlara erkek kıyafeti giydirip meydana çıkartınız ki sayımız Rusların gözüne çok görünsün.”

Gen Pullo’yu Şamil bir kaya üzerinde kabul etti tokalaşıp yere oturdular. Pullo Rus yönetiminin taleplerini içeren dört maddelik mektubu Şamil’e takdim etti. Mektupta şu maddeler yer alıyordu:

  1. Şamil ön şartsız oğullarından birini rehine verecektir.
  2. Şamil ve müridleri Ahulgoh’ta Rus yönetimine teslim olacaklar. Onların can, mal ve ikametgâhları koruma altına alınacaktır. Süreç Rus Çarının cömertliği çerçevesinde çözümlenecekti.
  3. Tüm silahlara Ahulgoh’ta ganimet olarak el konulacaktır.
  4. Ahulgoh’un ebediyyen Çarın toprağı olduğu kabul edilecek ve hiçbir Kafkas izin almadan oraya yerleşemeyecektir.

Her madde hazır bulunanların iyi anlamaları için yüksek sesle tekrar tekrar okundu. Gen Grabbe’nin mektubunu mücahitler öfkeyle karşıladılar. Bütün bunların yanı sıra General Pullo sözlü olarak Çarın Şamil ile tanışmak istediğini kendisine iletti. Bu ifadeleri duyduktan sonra İmam Şamil’in cevabı birçok kaynakta zikredilmiştir:

“Duyun kardeşlerim; bunlar, bizim kendi Çarlarının boyunduruğuna boynumuzu koyacağımızı sanarak böyle bir teklifte bulunuyorlar… Ben size bu görüşmelerden bir sonuç çıkmayacağını söylemiştim.” (Yılmaz Nevruz, age. s.277)

Tüm bu olaylar sonucunda Şamil’in pes etmesi mümkün değildi, zira silah arkadaşları buna izin vermezlerdi. Ama üstün bir rakiple sonsuza kadar mücadele de edilemeyecekti. Vaziyet her geçen gün, daha da kötüye gidiyordu. İmam Şamil yorgun ve bitkin haldeki mücahit arkadaşlarına biraz olsun nefes aldırmak için büyük oğlu Cemaleddin’i rehin olarak göndermeye karar verdi. İmam, artık silah bırakacaktı. Kendisine ve Müridlerine dağlara gitmesi için imkân verilmesini talep etti. Sonra da Çirkeyli Çavuş Cemal’den oğlunu götürmesini rica etti. Şamil yaptığı bu amansız mücadelede bir oğlunu rehin olarak vermek zorunda kaldı.

Karahlı Tahir, İmam Şamil’in oğlu Cemaleddin’in Ruslara rehin verilişi hakkında ayrıntılı bilgi veriyor. Buradan edindiğimiz bilgilere göre, Rus Kumandan Şamil’e oğlunu rehine olarak vermesi kaydıyla sulh teklifinde bulunuyor. Şamil ise “Yarabbi! Sen Hz. Musa’yı Firavun’un elinde besleyip büyüttün. Benim oğlumu da Rusların katında muhafaza et” duasıyla oğlu Cemaleddin’i rehin olarak verdiği belirtilmektedir. (Yılmaz Nevruz, age. s.282) Şamil savaştaki yaşlı, kadın ve çocukların hallerine dayanamayarak 7 yaşındaki oğlunu 16 yıl sürecek bir hasret pahasına Ruslara esir vermek zorunda kaldı.

Ahulgoh Düştü

Genaral Grabbe İmam Şamil’i elçiler aracılığıyla teslime ikna etmeye çalıştı. Ancak bu ricaları Şamil gündemine almadı. Sonunda Grabbe, yağışlı ve soğuk güz havasının yaklaşmakta olduğunu düşünerek Ahulgoh’ta Şamil ile hesaplaşmaya karar verdi. (M. Gammer, age.)

21 Agustos’ta ateşkes sona erdi ve sabahın erken saatlerinde Ruslar Ahulgoh Kalesini top bombardımanına tuttu. Sağ kalan mücahitler şiddetle direniyorlardı. Artık direnişin son zamanlarına girilmişti. Şamil savunma için inşa ettirdiği Yeni Ahulgoh’taki sivillerin ablukadan çıkması talimatını verdi. Çoğu yaşlı, kadın ve çocuktan oluşan grup muhasaranın sona geldiğini anlayarak Ahulgoh’a doğru indiler.

B.İ. Gaciyev’in eserinde bu son durumla ilgili olarak S. Esadze’den naklen şu bilgiyi vermiştir:

“900 kadar insan esir alındı, bunların büyük çoğunluğu yaşlılar, kadınlar ve çocuklardan müteşekkildi. Ama mağrur Dağlılar yaralı ve bitkin halde olmalarına rağmen kendi pozisyonlarını sükûnetle korudular.” (S. Esadze. Vzyatie aula Ahulgo 22 Avgusta 1839 goda)

Bu facia sahnelerini görgü tanıkları ise şöyle ifade etmişlerdir:

“Anneler (soldatların ellerine düşmesinler) diye çocuklarını kendi elleriyle öldürdüler. Birçok aile enkaz altında kalarak yok oldu. Öyle olaylar vardı ki yaralı ve takatsiz müridler silahlarını bırakacakmış gibi yapıp son bir gayretle onları (askerleri) öldürmeye atılıyorlardı. Esirlerin sayısı 900’e ulaşmıştı; onlar önce kamp karargâhımızın yakınında toplandılar; kampta gece ve gündüz çocukların ağlaşmaları, iniltileri ve çığlıkları işitildi; erkekler bu vaziyette bile nöbetçilere saldırdılar ve kampımızda bir süre korkulu dakikalar yaşattılar.” (D.A. Milyutin)

Ahulgoh’ta Ruslar büyük kayıplar vermişti. Ancak İmam Şamil de birçok naibini ve müridini bu savaşta kaybetmişti. Bu savaş onun içinde derin izler bırakmıştı. Ahulgoh, “Kafkas Hürriyet ve İstiklal Mücadelesi”nin büyük bir faciası aynı zamanda da zaferiydi.

“Rus ordusunun sadece 21-22 Ağustos’taki kayıpları (ölü ve yaralı) 22 subay ve 645 askerdi. Buna karşılık Ahulgoh’un taşlı zeminini kanlarıyla ıslatan şanlı Dağlıların en yiğitleri de bu muhasarada şehit olmuştu. Dağlıların en yiğit naipleri şöyle sıralayabiliriz: Hunzahlı Kahraman Naip Alibek, bilim adamı ve kahraman Kulallı Surkhay, korku bilmeyen İhalili Babal Muhammed ve Muhammed-Sultan, Şamil’in yeğeni Osman, Arakanlı Hüseyin, Arakanlı Munammed, Arçilli Ali, Orotlu Murtazali, Alhallı Hüseyin, Alhallı Saadul, Sogratllı Umar-Haci, Dılımlı Sultanbiy, Çirkatalı Murtazali, Rihunlu Muhammed, Rihunlu Muhammed-Sultan, Gimrili Muhammed, Gimrili İbrahim Hüseyin, Aradahlı Ashab, Haraçalı Ali-Han, Urkaçlı Murtuzali, Magadalı Murtuzali, Hotodalı Muhammed Emin, Tindili Busiylav ve daha birçokları.” (Yılmaz Nevruz , age. 280, B. İ. Gaciyev)

Siviller çıktıktan sonra Ahulgoh Şamil’in son bir savunmasına ve mücadelesine daha sahne olacaktı. Son direniş kahramanlık ve fedakarlığı tarihe not olarak düşürecekti. Milyutin, son savunmayı şöyle anlatıyor:

“Sonunda, Şamil’in teslim olmaya pek niyetli olmadığı anlaşıldı ve 21 Ağustos’ta genel saldırı için emir verildi. Ruslar, üçüncü defa Ahulgoh’a ulaşmak için varlarını yoklarını ortaya döktüler ve üçüncü defa Müridlerin korkunç direnişiyle karşılaştılar ve geriye püskürtüldüler. Gece düştüğü zaman Müridlerin siperleri hâlâ dokunulmamış bir haldeydi. Fakat ertesi günü şafak vakti tekrarlanan saldırıda Ruslar, büyük bir şaşkınlık içinde, şimdiye kadar böylesine büyük bir kahramanlık ve fedakârlıkla savunulan dış hatların boşaltılmış olduklarını gördüler. Hemen bu hatlara doluşan askerler, çok geçmeden Yeni Ahulgoh’un büyük bir kısmını ele geçirdiler. Köye ulaştıklarında, Eski Ahulgoh’a gitmeye çalışanların arkasında kalmış bir kısım insanların, kanyona girmeye çalıştıklarını gördüler. “Burada korkunç ve umutsuz bir savaş başladı. Kadınlar bile, kendilerini büyük bir mücadeleyle savunarak silahsız oldukları halde, süngülerimizin ucuna atılmaktan çekinmediler!” (Yılmaz Nevruz , age. Milyutin, s.117)

Ahulgoh Rus birlikleri tarafından ele geçirilmişti. Fakat irili ufaklı direniş bir hafta daha sürdü. Ruslar Kafkas Savaşlarında sık sık yaptığı katliamı ve yıkımı burada da yinelemişti. Tarihler 29 Ağustos 1938’i gösterdiği vakit, Ahulgoh’ta bir direnişçi dahi kalmamıştı. Tarihe geçen şanlı kuşatma doksan gün sürmüş ve Ruslar bu muhasarada; “25’i subay 487 ölü, 91’i subay 1631 yaralı ve 33’ü subay 661 hafif yaralı olmak üzere toplam 3 bin civarında kayba mal olmuştu. Hastalıklardan dolayı kayıplar bu rakamların dışındadır.” (J.F. Baddeley, age. 322-324)

Bu ağır kuşatma sonrası Genaral Grabbe o mutlu haberi bekliyordu. Bu direnişe liderlik eden kişiyi ölü ya da diri görmek istiyordu. Ahulgoh’un bütün mağaraları aranıyor en ulaşılmaz yerler dahi kontrol ediliyordu. Ancak ne general ne de Rus askerlerinin bu isteği olmayacaktı. Ahulgoh’un düşüşü sonrası Şamil, kalan az müridi ve ailesiyle beraber bitkin bir vaziyette, Ahulgoh’tan Şubut’a doğru zorlu ve meşakkatli bir yolculuğa başladı. Dağıstanlı yazar Gaci Ali eserinde bu konudan şu şekilde bahsediyor:

“Şamil ve onun aile efradı, onların koruma müridleri, Ahberdilav Muhammed, Hotsatllı Hudanat-oğlu Muhammed, Muhammed-bek oğlu Bammat, Muhammed-oğlu Pilât, Çirkeyli Muhammed-oğlu Yunus, Haradirikli Nur-Muhammed, Şagatllı Ali-oğlu Zirar hep birlikte Koysu kıyısında bir kayanın altında üç gün saklandılar. Dördüncü gün gece vakti süratli bir şekilde Şubut’a doğru yürüyüşe geçtiler.”

Surhaykale ve diğer tahkimatlar yerle bir edilmişti. 90 gün süren muharebe sonunda, yani 30 Ağustos’ta, mevcudunun üçte birini kaybeden Rus ordusu Ahulgoh’u terk etmeye başladı. “Ruslar Ahulgoh Dağını terk etmekten çok mutluydular.” (Yılmaz Nevruz, age. Milyutin)

Şamil’in yenilmesinde belli başlı faktörler etkili oldu: Birincisi, kendisinin kuşatılmış bir ablukada olması. İkincisi, şiddetli yaz sıcağının hayatı dayanılmaz derecede olumsuz etkilemesidir. Üçüncüsü, Rusların kaçınılmaz sona gelindiğine ve Şamil’in yenileceğine ve bu zaferin kendi hâkimiyetlerini kurmak için bir sıçrama tahtası tesiri yapacağına inanmaları ve yılgınlıktan sıyrılmalarıdır. Dördüncü, Rus Genarel Grabbe’nin azimli, kararlı, iradeli kişiliğidir. O her şeye rağmen geri adım atmadı. Kafkasya’yı tanımamasına ve büyük askeri kayıplara rağmen kararından taviz vermeden savaşa devam etmeyi göze aldı. Beşincisi, kuşatmada bulunan sivil halk. Açlık, hastalık ve çeşitli sıkıntılarıyla uğraşmış, zaman ve güç kaybına neden olmuştur.

General Grabbe Ahulgoh Muhasarası’ndan sonra Çar I. Nikolay’a bir rapor sunmuştur. Kafkasya’nın kolay kolay ele geçirilemeyeceğini bilen Çar, Gen Grabbe’nin raporuna cevaben endişeli şekilde şu sözleri ifade etmiştir: “Çok iyi! Ama ne yazık ki Şamil kurtulmuş bulunuyor. Şüphesiz gücünü ve nüfuzunu büyük ölçüde kaybetmiş de olsa, onun yine birtakım faaliyetlere girişmesinden endişe ediyorum. Gelecekte neler olacağını göreceğiz.” (Yılmaz Nevruz, age. “Kavk. sbornik c. IX, s. 91”).

Savaş sonrası Çar ordusu arasında Ahulgoh “zorluğun savaşı” olarak anıldı. Bazı tanımlamalar yapılırken, “Ahulgoh’un cami minaresindeki yıldızı indirmek, gökteki yıldızı indirmekten daha zor” şeklinde cümlelere yer verildi. Çarlık ordusunun St. Petersburg Askeri Akademisi “Ahulgoh Modeli” diye yeni bir savaş planı hazırladı. Ordunun yapacağı zor savaşlarda, gerekli görüldüğü taktirde bu savaş modeli uygulanacaktı.

Kafkas Hürriyet ve İstiklal Mücadelesi sadece Dağıstan’da vuku bulan bir direniş değildi. Tüm Kafkasya’da bu direniş devam ediyor ve bir kıvılcım ile de sürüyordu. Bunu bilen Şamil savaş yorgunu olarak gücünü toplamak için, oldukça meşakkatli bir yolculuğa, Çeçenistan’a doğru hareket etmişti.

Çeçenistan’da az kalan naip, mürid ve aile efradı ile Taşov Hacı tarafından karşılanan İmam Şamil, gücünü tekrar toplayacak ve 20 yıl daha sürecek direnişine kaldığı yerden devam edecekti.

Sonuç

İmam Şamil yirmi beş yıl mücadele ettiği Rus emperyalizmine karşı çetin mücadeleler vermiştir. Rus yayılmacılığına karşı devlet başkanlığını yürüttüğü İmamat’ın kodları ise verdiği bu çetin mücadelelerde saklıdır. Mücadelelerden ve zorluklardan edindiği tecrübeler İmam Şamil’e; siyasi, askeri, diplomatik ve ekonomik tememelli birçok strateji kazandırmıştır. Bu stratejilerin temelini oluşturan mücadeler ise Ahulgoh Müdafaasında şekillenmiş ve başlamıştır. İmam Şamil, Ahulgoh kıskacında edindiği engin tecrübler ile İmamat’ın yirmi yılına ışık tutacaktır. Ahulgoh’u yol gösterici bir klavuz şeklinde kullanacak İmam, ilerideki büyük ve çetin mücadelelerini de sürdürecektir.

Ahulgoh, İmam Şamil ve Kafkas İstiklal Mücadelesi için bir zafer, aynı zamanda hezimettir. İmam Şamil Ahulgoh’ta, en güvendiği naip ve müritlerini, eşi Cavharat, iki yaşındaki oğlu Said’i ve birçok yakınını kaybetmişti. Ancak Ahulgoh şüphesiz ki; İmam Şamil’in yeniden doğuşuna sahne olan büyük bir zaferin ve direnişin adıdır.

Kaynakça:

Yılmaz Nevruz, Umumi Kafkas Tarihine Giriş 3, Kafkas Vakfı Yayınları, İstanbul 2019

Gammer, Sovyet Tarihçiliğinde Şamil, Şamil Eğitim ve Kültür Vakfı Yayınları, İstanbul 1996

Temizkan, Kuzey Kafkasya’da Müridizmin Kurumsallaşması ve Gazavat, TÜBİTAK, 2010

J.F. Baddeley, Rusların Kafkasya’yı İstilası ve Şeyh Şamil, Kayıhan Yayınları, İstanbul 1996

Semen Esadze, Çerkesya’nın Ruslar Tarafından İşgali, KAFDAV, Ankara, 1999