‘Konsensus olmadan Çerkesya imkansız’

Maykop/Ajans Kafkas – Adıgey’de eski Devlet Başkanı Hazret Şövmen’in basın sözcüsü Asker Soht, Adıgey, Karaçay-Çerkes ve Kabardey-Balkar’daki Çerkeslerle Büyük Çerkesya’yı kurma fikrinin sadece bu cumhuriyetlerin halkıyla değil Rusya Federasyonu düzeyinde konsensus sağlanmadan gerçekleşmesinin mümkün olmadığını söyledi.

“Diyalog birikmiş sorunların medeni çözümüne götüren tek yol” vurgusu yapan Soht, Çerkes soykırımının tanınmasından Soçi Olimpiyatları ve diasporanın geri dönüşüne dek bir dizi kritik konuda görüşlerini Kavkazki Uzel’e anlattı. Rusya Bilimler Akademisi’nde  Medeniyet ve Bölgesel Araştırmalar Merkezi’nin kıdemli çalışanı Naima Nefliaşeva’nın Kavkazki Uzel için yaptığı özel röportajı Ajans Kafkas Türkçeye kazandırdı. İşte Asker Soht’un gözüyle Kafkasya günceli:

SokhtGelin Kuzey Kafkasya için önemli olan, RF Devlet Başkanı D. Medvedev’in kararıyla Kuzey Kafkasya Federal Bölgesinin oluşturulduğu Ocak 2010 olaylarına dönelim. Dmitri Medvedev’in yeni Kafkasya politikası bağlamında Kuzey Kafkasya Federal Bölgenin oluşturulması, tabi bir olay.  Geleneksel sosyal örgütün özellikleri, Kuzey Kafkasya halkların politik kültürünün sonucu olarak da gerçekten özel, onlar için RF’nin diğer bölgelerinden farklı idare modeli gerekli. Ancak Adıgey, yeni bölgeye girmeyen tek Kuzey Kafkasya cumhuriyeti. Hâlbuki bu küçük cumhuriyetteki problemlerin hepsi ortak Kafkasya problemleri ile benzer, gelişim süreçleri de aynı yönde. Bunun dışında, yeni paylaşım suni olarak Adıgey’in, yerli halkı Adıge olan diğer iki cumhuriyet -Kabadey-Balkar ve Karaçay-Çerkes ile ilişkilerini kesiyor. Bunun hakkında ne düşünüyorsunuz? Adıgey’in Krasnodar Kray ile birleştirilmesi tasarısına yeni bir ivme verilme ihtimali var mı?

Adıgey’in tüm problemlerinin Kafkasya problemleri ile benzer olduğu tezine katılmıyorum. Adıgey, benim görüşüme göre, etkili modernizasyon ve gelişimin gerçekleştirilebilmesi için tüm ön koşulların bulunduğu tek Kuzey Kafkasya cumhuriyetidir. Adıgey Cumhuriyeti’nin kararla belirlenen afet dairesine girmemiş olması beni sadece heyecanlandırıyor. Devletin federal bölgelere ayrılmasının bölgesel yapıyla bir ilgisinin olmadığını unutmamak lazım.  Federal bölge idaresinin kendisi sadece federal kurumlar koordinatörüdür. Daha fazlası değil. Bu kararda halkımızın birliğine, özellikle de devletine hiçbir tehdit görmüyorum. 

Rusya Federasyonu’ndaki Adıgelerin coğrafik ve idari ayrımı günümüz Adıge milletinin problemlerinden birini oluşturduğu biliniyor. Diğer taraftan Adıgelerin Rusya Federasyonu’nun bir bölgesi olarak birleştirilmesi fikri bulunuyor, bunu bazı Adıge sivil hareketleri, örneğin Çerkes Kongresi destekliyor, fikir gençler arasında çok popüler ve Çerkes portallarının forumlarında tartışılıyor. Sizce, Kuzey Kafkasya Federal Bölgesi’nin oluşturulmasının ardından, bu projenin uygulanması olasılığı var mıdır?

Kabardey-Balkar, Karaçay-Çerkes ve Adıgey Cumhuriyeti’nin federasyonun bir bölgesi olarak birleştirilmesi fikri aslında Adıgey’in sivil yaşantısının gündeminde değil. Bugün için bu, cumhuriyetimizde hiçbir düzeyde görüşülmeyen sanal bir sorun. Üstelik de bu fikir, yeni federal bölgenin oluşumuyla hiçbir şekilde bağlantılı değil.
Kuzey Kafkasya Federal Bölgenin oluşturulma amaçları RF devlet başkanı tarafından açıkça belirlendi: Bu terörizmle mücadele, ekonomik ve sosyal modernizasyon, bölgede sosyo-politik hayatını istikrarı.
Kabardey-Balkar, Karaçay-Çerkes ve Adıgey cumhuriyetlerinin federasyonun bir bölgesi olarak birleştirilme planlarına gelince, bu konuyla ilgili kendi yaklaşımımı defalarca ifade ettim: Bunun için siyasi ön koşullar görmüyorum. Bence fikrin var olma hakkı var, ancak şu anki tarihi süreçte bazı nedenlerde ötürü gerçekleştirilemez ve önümüzdeki on yıl için de böyle kalacak. Bu düzeydeki bir meselenin çözüm ve kararı sadece cumhuriyetlerdeki (ne Kabardey-Balkar, ne Karaçay-Çerkes ne de Adıgey’de bulunmayan) toplumsal dayanışmaya dayanmamalı, aynı zamanda aktif olarak Rusya toplumunun tümünde tanınmış siyasi partiler, ülke yönetimi tarafından da desteklenmeli. Tüm bunlar olmadan fikir sadece siyasi manipülasyon faktörü, sert ideolojik mücadele olacak ve oldukça negatif sonuçlar getirecek. Ondan dolayı onun sürekli frenlenmesi faydalı değildir.

O zaman faydalı olan nedir?

Bugün bizim için öncelikli olarak Çerkes diasporası ile aktif işbirliği ve yatay ilişkiler geliştirmek üzerine tüm gücümüzü toplamamız lazım. Tüm RF Adıgelerinin tek ad (Çerkes) altında kaydedilmesiyle ilgili yürütülen kampanyalar sonucunda yayılan ve ters hal alan 2010’da yapılacak nüfus sayımı, Çerkes gençliği ile ilişkilerin aktifleştirilmesi, ortak erişilebilir bir bilgi alanının oluşturulması, diaspora ülkelerinde anadilin, kültürün ve tarihin öğretilmesine katkıda bulunma, Adıgelerin hak ve çıkarlarını korunması, onların anavatanlarına geri dönüşü ve adaptasyonuna yardımcı olmak, işte bence neslimizin çözmesi gereken problemler bunlar.

Yatay ilişkilerin gelişiminden 30 Kasım 2009’da Nalçik’te, RF Sivil Meclisi üyesi Maksim Şevçenko’nun inisiyatifi ile yapılan ‘Kafkasya: Gelenek ve Modernizasyon’ sivil forumunda da söz edildi. Günümüz Kuzey Kafkasya’sının istikrarının sağlanması için yatay ilişkiler ne verebilir ve aslında bu nedir?

Ben, Çerkeslerin Kafkasya’nın genel süreçlerine aktif katılımı taraftarı değilim. İşbirliği çift yönlü bir cadde. Bu açıdan Doğu Kafkasya bize pozitif hiçbir şey veremez. Bizim ayrıca Kafkasya’nın bu bölgesinde sosyo-politik duruma etki edecek merkezlerimiz yok. Bizim sorumluluk bölgemiz Krasnodar Kray, Adıgey, Karaçay-Çerkes ve Kabardey-Balkar’dır. Bu tezden yola çıkarsak, şu aşamada bizim için halkımız içinde yatay ilişkileri geliştirmeye konsantre olmak, kendimiz için tüm çeşitliliğiyle yeniden ‘diasporayı açmak’, tarihi vatanı tüm başarı ve problemleriyle diaspora için açmak daha faydalıdır. Erişilebilir bilgi alanının olmadığı şartlarda halkın birliği ve insanların aktif irtibatı mümkün olmaz. Diaspora Çerkeslerinin yüzde 99’u hiçbir zaman tarihi vatanlarında olmadı, RF Çerkeslerinin yüzde 99’u hiçbir zaman diasporada olmadı, işte gücü birleştirme alanı.

Bence böyle bir yaklaşım, sözünü ettiğiniz yatay ilişkilerin kendileri sert bir şekilde sadece kendi bölge sınırları ile sınırlandırılırsa, izolasyona götürecektir. Bu günümüz global dünyasında sadece başarısızlığa mahkum olan orta çağ kapalılığına geri dönüştür. Ve Doğu Kafkasya’nın bize bir şey veremeyeceği konusunda size katılmıyorum. Dağıstan’da örneğin, dört muhalif gazete çalışıyor, siyasi kültür geleneği orada Batı Kafkasya’dan daha gelişmiş, üstelik siyasi polemik kültürü daha yüksek.

İzolasyonizmi bugünün gerçekleri gerektiriyor. Doğu Kafkasya’da çözülmeyen anlaşmazlıklar arapsaçı gibi. Aslında orada savaş var. Apaçık tarihi ve kültürel birliğimize rağmen, bugün orası başka bir dünya ve her anlamda ondan uzak durmalıyız. Bizim başka hedef ve görevlerimiz var. Bizim içinde yaşadığımız ülkenin istikrarını, öngörülebilirliğini ve açık anlayışını, gerçek özlemlerimizi korumamız lazım. Bu olmadan biz halkımızın önünde duran problemlerden tekini bile çözemeyiz.

Ortak Adıge kültürel alanının oluşturulması, hiç şüphesiz 2010 sayımında belirli bir rol oynayacak. Aslında tek bir halk olan, tarih, değerler sistemi ile bağlı olan Adıgeler RF’nin çeşitli bölgelerinde yaşıyorlar, farklı isimleri var. Adıgey adlandırması aslında Sovyet döneminde ortaya çıkarıldı ve her zaman, daha çok Batılı Adıgelerce reddedildi.

Yapılacak nüfus sayımı halkımızın gelişim süreçlerini yansıtan özgün barometre olacak. Kesinlikle ‘Adıge’ etnik topluluğuna ortak isimlerinin (Çerkes) geri verilmesi taraftarıyım. Sabırsızlıkla sayımın kendisini ve onun sonuçlarını bekliyorum.

Şu anda tüm Adıgeyleri daha çok endişelendiren bir problem, Karaçay-Çerkes’deki durum daha var. Sert etnik çatışma, sosyal problemler üzerine yüklenen yönetimin topluma yabancılaşması ,gençler için perspektif olmaması, işsizlik, kötü yaşam koşulları. Siz ülkedeki sosyo-politik durumu nasıl değerlendiriyorsunuz ve sizce Çerkeslerin çok sayıdaki mitinglerinin, onların Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti yapısından ayrılma taleplerinin sebebi nedir?

Karaçay-Çerkes’deki duruma haddinden fazla önem vermek istemezdim. Bununla birlikte Karaçay-Çerkes halklarının milli özelliklerini küçülten Karaçay-Çerkes medyasında yer alan ekstremist özellikteki yazıları, protesto eylemlerini, gençlerin toplu çatışmalarını fark etmemek mümkün değil. Tüm bunlar görülen o ki, Karaçay-Çerkes yönetiminin toplum ile diyalog oluşturamadığına ve ülkedeki durum üzerinde kontrolü kaybettiğine delalet ediyor. Diyalog, eşit şekilde ne Karaçay-Çerkes halklarının ne de bölge yönetiminin ilgisinde değil. 
Diyalog yığılan problemlerin medeni çözümüne götürebilecek tek kabul edilebilir formül. Güç kesinlikle kabul edilemez. Buna bağlı olarak ben daha çok Kuzey Kafkasya Federal Bölge yönetimine, bizzat Sayın Hloponin’e umut bağlıyorum. Krasnoyarsk bölgesinde onun başarıyla çözdüğü daha az ciddi olmayan- etnik renkli değilse de- problemler vardı. Bunun dışında Hloponin Karaçay-Çerkes’in yerli idarecileri ve işadamları ile bağlantılı değil ki, bu onun çatışmasının üzerinde kalmasına imkan verecek. Eminim ki, yeni temsilcinin ülkedeki durumu sistemli istikrara kavuşturmak için tüm kolları var.

Günümüz Batı Kafkasya’sındaki etnopolitik durum hakkında değinilmeden geçilemeyecek bir konuya daha değinmek istiyorum. Bu XIX. yüzyılda Adıgelerin maruz kaldığı, Kafkasya savaşlarının trajik sonuçlarının, kültürel ve demografik felaketinin devlet seviyesine yansıması gerekliliği. Bu, Kafkasya savaşında Adıge jenosidi konusudur. Tanınmış günümüz Petersburglu tarihçi Yakov Gordin, Adıge jenosidinin tanınmasının, Çerkeslerden çok Rusya’nın ihtiyacı olduğunu, Rusya imparatorluğunun Kafkasya’yı fethetme planı için XIX. yüzyılda gerçekleştirdiği acımasızlığa göz yumulamayacağını yazdı. Paradoksal, ama özellikle Rusya tarihi- Dubrovin, Potto, Berje, Fonvil gibi yazarlar- Adıgelerin Osmanlı İmparatorluğu’na gidişinin, ayrılan ailelerin trajedisinin, vatanının yitirilmesi acısının dehşet kanıtlarını bıraktı. Diğer taraftan sizce, sürekli jenosit konusuna, bölgesel politikacılar ve politik hareketler tarafından başvurulması siyasi manipülasyon yollarından biri olamaz mı?   

Çerkeslerin jenosidi konusu ağır politik, sosyal ve bilimsel problemlerden biri. XIX. yüzyılda Kafkasya savaşları döneminde halkımız inanılmaz ve insanlığa aykırı jenosit yaşadılar, Çerkesya’dan Osmanlı imparatorluğu sınırlarına sürgün sürecinde büyük ölçüde yaşadılar. Belirtmek isterim ki, sürgün insanlığa karşı işlenen suçlara dahildir. Böylesine zorlu bir geçmiş görülüyor ki, insani, ahlaki açıdan düşünülmeye, acımasızlık ve insaniyetsizliğinin kınanmasına gerek var. Bizim Çerkes jenosidinin devlet düzeyinde tanınması ve kınanması gayretimiz bundan. Bu prosedür uluslararası hukukta düzenlenmedi: Bazı devletler devlet başkanlarının açıklamaları, kendi parlamentolarının kararları ile sınırlandırılıyor, diğerleri alınan kararı görmezden gelmek için idari ve adli sorumluluk oluşturan ek olarak yönetmelikler kabul ediyor.

Rusya Federasyonu’nda resmi düzeyde RF devlet başkanı, Çerkeslerin Osmanlı imparatorluğuna sürgününü tanıdı ve kınadı. Biz, Rusya Çekres örgütleri, Dünya Çerkes Birliği, özellikle jenosit eylemlerinin tanınması ve kınanmasını istiyoruz. Bu tutum Adıgey ve Kabardey-Balkar parlamentolarının RF Devlet Duma’sına gönderdiği mesajda oluşturuldu ve değişmedi. Çerkes jenosidi konusu onun resmi olarak tanınması ve kınanmasına kadar gündemden çıkarılmayacak. Bunu, bu problemin çözümü yönetiminde olan herkes tarafından anlaşılmalıdır. 

Kesinlikle, Çerkes jenosidi aktif olarak ideolojik mücadele kullanılıyor. Geleneksel olarak ona şövenist düşünceli ‘araştırmacılar’ ve ‘gazeteciler’ başvuruyor. Onların amacı belli. Bir taraftan onlar halkımızın tarihi bilincini yıkmak, diğer taraftan Adıgeler şahsında düşman oluşturmak, Rusya toplumunda ‘beşinci kol’ oluşturmak. Hayatımızın yeni olayı,  geçmişimize Gürcü ilgisi ve sadece Gürcü değil ‘araştırmacıların’ gerçek ilgisi. Özellikle onlar Soçi’nin Olimpiyat başkenti olarak kabul edilmesi ve Rusya tarafından Güney Osetya’ya Gürcistan saldırısının engellenmesinden sonra hız kazandı. Bizim cumhuriyetlerimizde bu problemle ilgili parlamentoların kararlarına uygun olarak sağlamlaştırılmış uzlaşma oluşturuldu, bundan dolayı Çerkes jenosidi konusu ölgede istikrar bozucu faktör olamaz. 2014’deki Soçi Olimpiyat oyunlarına gelince, Kanada yerli halkın tarih ve kültürüne saygılı yaklaşımıyla bize oldukça pozitif bir örnekösterdi.

Bu arada Olimpiyat konusuna değinmişken… Vancouver’deki Olimpiyatların açılışı tüm dünyaya, Vancouever’in kurulduğu topraklardaki dört Kızılderili kabilesinin geleneklerine dikkatli yaklaşımı ile örnek gösterdi. Ancak günümüz olimpiyat uygulaması için bu haber değil. Olimpiyat oyunlarının yapıldığı yerlerdeki yerli halkların kültürel miraslarının korunması konusu, onların sembollerinin ve folklor örneklerinin kullanılması olimpiyat geleneğinin organik parçası, olimpiyat hazırlıklarının öncelikli eğilimlerinden biri oldu. Sydney’de de böyle olmuştu, Lillehammer’de de ve diğer olimpiyat başkentlerinde de böyle olmuştu. Son kış olimpiyat oyunları yeni bir konuyu gündeme getirdi, daha doğrusu internetteki Çerkes sitelerinde, yerli halkların kültürlerine yaklaşım konusunda Soçi ve Vancouver’in kıyaslanması…

Yerli halkların Kanada’daki açılışta, Olimpiyat oyunlarının kültürel programına katılışı örneğini tamamıyla Soçi’deki olimpiyat oyunlarında yerine getireceğiz. Büyük maalesef ki, bugün biz Olimpiyat 2014 hazırlıklarında yerli halkın kültürünün topluca görmezden gelindiği örneğine sahibiz. Şu günlerde Soçi’deki Olimpiyat ateşinin törenle verildiği Vancouver’e Kradnodar Kray’dan heyet gitti. Heyette Kuban Kazak korosuna, çeşitli seviyelerdeki çok sayıda bürokrata yer bulundu, ama Çerkes sivil örgütleri, Çerkes ekipleri vs. için yer bulunamadı. Birçok Çerkes sivil örgütü 2014 Olimpiyatları için sürekli yapıcı bir tutum gösteriyor ve halen bu problemi karşılıklı saygı ruhu ve menfaatlerin gözetilmesi konusunda çözüme kavuşturmak için zaman var. Farklı bir yaklaşım protestolara neden olacak.

Amerikalı Çerkeslerin -ABD’deki altı bin Adıge diasporasının temsilcileri- Rusya Evi girişinde, Vancouver’de gerçekleştirdiği protesto eylemi hakkında ne düşünüyorsunuz? 

Unutmamak lazım ki, Vancouver’deki protesto eylemini, Osmanlı İmparatorluğuna sürgün ve jenosidi yaşamış insanların torunları yaptı. Onlar geçmişimizi daha duyarlı algılıyor, üstelik onlar belirli bir derecede şu anda da vatanlarından mahrum. Ruhum ve kalbimle onlarlayım. Ama unutmamak lazım ki, biz koloni savaşları döneminde yaşamıyoruz. XXI. yüzyıl barış ve işbirliği, saygı ve karşılıklı çıkar hesabı yüzyılı. Çerkes dünyasında 2014 Olimpiyatları problemleri hakkında büyük tartışmalar oluyor. Hatta Rusya Çerkes örgütlerinin yaklaşımları farklı. Bence, bugün yaşadığımız toplumla açık diyalogla ahlaki açıdan kabul edilebilir bir formül hazırlanacak. Bir kez daha tekrarlıyorum: Vancauver bize pozitif bir örnek gösterdi.

Siz kısa bir süre önce, 19-20 Şubat 2010’da Dünya Çerkes Birliği yürütme kurulunun toplantısının yapıldığı Nalçik’ten döndünüz. Bildiğim kadarıyla, orada Soçi’deki Olimpiyatlar hakkında kararlar alındı. DÇB’nin bu konudaki yaklaşımını detaylıca anlatınız lütfen.

DÇB toplantısında önümüzdeki üç yılın çalışma programı, RF devlet başkanın Türkiye ziyareti, Kabardey-Balkar’daki sosyo-politik durum, 2014 Olimpiyatları görüşüldü. Maalesef DÇB’in RF Devlet Başkanı Dmitri Medvedev’e 2014 Olimpiyatlarıyla ilgili mesaj metni konusunda uzlaşamadık. Üzerinde çalışma halen devam ediyor. Vancauver’deki protesto eylemi ve Soçi yönetiminin olimpiyat ateşinin Vancauver’den Soçi’ye verilişi töreninde Çerkes örgütlerinin görünmezden gelinmiş olması hoş olmayan bir ortam oluşturdu. DÇB mesajı sadece Rusya Federasyonu devlet başkanına değil, Adıgey, Kabardey-Balkar ve Karaçay-Çerkes parlamentolarına resmi destek için gönderilecek.

Siz defalarca RF Adıgeleri ve diaspora Adıgeleri arasındaki manevi bağdan söz ettiniz. Adıge diasporası ne kadar etkili ve aslında Adıge diasporasının Rusya için anlamı nedir?

Çerkes diasporası, özellikle son zamanlarda tarihi vatanla ilişkilerin oluşturulmasında daha aktif. Önümüzdeki on yıldaki işbirliğin temel yönleri Aralık 2009’da Moskova’da yapılan Dünya Yurttaşlar Kongresi’nde oluşturuldu. İtiraf etmek ne kadar üzücü de olsa, Çerkes diasporası ile ortak hareket sistemi yok. Bu konuda sorumluluk öncelikli olarak bölgesel düzeyde yönetime ait. Rusya’nın birçok bölgeleri – öncelikli olarak Moskova, özellikle Tataristan- yurttaşları ile işbirliği konusunda zengin tecrübe oluşturdular. Bu çerçevede Adıgey, Karaçay-Çerkes ve Kabardey-Balkar’da son 20 yılda yapılanlar eleştiriyi engellemiyor. Adıgey’de son iki yılda bazı ilerlemeler görüldü. Bununla birlikte, Kosova’dan geri dönüş yapmış birkaç ailenin halen geçici merkezlerde barınıyor olmasını, onların büyük bölümünün Avrupa’ya dönmüş olduğunu ifade etmeden geçemeyeceğim. Genel olarak RF’ye Çerkeslerin geri dönüşü Adıgey ve Kabardey-Balkar yönetimlerinin gayreti ile oluyor. Çerkes diasporasının yatırımları da gereken şekilde korunmuyor. Pozitif örneklerle birlikte geri dönüş yapan Çerkesler arasındaki işadamlarının haklarının ihlal edildiği de oluyor.
Çarpıcı örnek Adıgey’in Şovgenovsk bölgesindeki tavuk fabrikasının kaderi. Ürdün’den Adıgeler 2000 başında Maykop’ta ‘Sanrays’ şirketini kurdular ve o dönemde 7 yıldır çalışmayan ve tamamen yıkılmış olan ‘Şovgenovsk’ tavuk fabrikasını yeniden inşa etmeye başladılar. Milyon rubleler koyarak işadamları beş bölümden üçünü yeniden inşa ettiler, tavukların yetiştirilmesi için cihazları tamir ettiler, yemlikler koydular, tarım tekniği aldılar. Tavuk fabrikasında 40’dan fazla iş imkanı doğdu. Müessese senelik tavuk eti üretimini 800-900 tona ulaştırdı. Geri kalan bölümlerin de yeniden inşa edilip hizmete sokulması, fabrikaya tavuk eti üretimi için modern teknoloji getirilmesi planlanıyordu. Bununla birlikte müessese 1 milyon 350 bin rubleden fazla verdi, kira olarak da 200 bin ruble ödedi.
Beklenmedik bir şekilde bölge idaresi kira bedelinin 8 katı arttırıldığını ilan etti. Sanrays’ın sahipleri müesseseyi felce uğratmamak, insanları işsiz bırakmamak için ekipman, makine ve rezervlerini (1,85 milyon ruble değerinde) 10 ay içinde bedelinin ödenmesi üzerine anlaşarak yeni sahiplerine bıraktılar ve gittiler.
Kısa süre sonra tavuk fabrikası yeni müdürü ile vergi ödemeyi bıraktı, işçilere ödenecek maaş yaklaşık 13 milyon ruble oldu. Yaklaşık bir yıl sonra fabrikanın iflas ettiği ilan edildi.

Yüksek eğitim kurumlarında kadro hazırlıklarına gelince, burada üniversitelere Afrika ülkelerinden öğrencilerin davetine Çerkes diaspora temsilcilerinden öğrencilerin davet edilmesinden büyük önem veriliyor. Her ne kadar şaşırtıcı gelse de, Krasnodar Kray- Kuban Devlet Üniversitesi, özellikle Roma-Alman filoloji fakültesi, Kuban Devlet Tıp Akademisi, Adıgey Devlet Üniversitesi, Maykop Devlet Teknoloji Üniversitesi, Karaçay-Çerkes üniversitesinden öğrenci almaktan çok Çerkes diasporasından öğrenci almaya önem veriyor. Diasporanın Rusya Devlet ile işbirliğine gelince, 2010’nun tarihi olmak için tüm şansı var. Ama ileriye atılmayacağız ve RF devlet başkanına sunulan Çerkes inisiyatiflerin somut neticelerini bekleyeceğiz.

Size iyimserlik konusunda dayanak olan nedir?

Bu bence, federal düzeyde, bölgesel yönetimlerin diaspora ile işbirliği konusundaki inisiyatifsizliğine belirli öfkenin ortaya çıkıyor olmasıdır. Dünya Yurttaşlar Kongresi bildirisini okumak yeterli. Bildiri metninin RF hükümetinde hazırlandığı kimse için sır değil. Federasyona bağlı bölgelerdeki yönetimler bildiride ifade edilenin hiç değilse yüzde 10’unu gerçekleştirseydi düşünülemez bir atılım olurdu.

Ciddi bir mesele daha var, bu Kıyı Boyu’nda yaşayan Adıgey-Sapsığlar. Şapsığlar özel tarihi ve kültürüyle, gelişmiş geleneksel demokratik idaresiyle, muhacirlik öncesinde en çok sayıda olan Adıge milleti. XIX. yüzyılda Adıgeler için önemli birçok siyasi karar Şapsığlardan geldi. Şimdiyse, Kıyı Boyu’nda az sayılı köyler olarak kaldılar. Adıgey’den koparılmış olan Şapsığlar kültürlerini kaybediyor. Adıge-Şapsığların daha önemli problemleri nelerdir, onlarla kim ilgileniyor ve bu problemlerin çözüm perspektifleri sizce nasıl?

Adıge-Şapsığların günümüz problemleri üç gruba ayırmak mümkün ve onlar, yerli az sayılı halkların korumasıyla ilgili federal yasama ölçülerinin Krasnodar Kray bölgesinde gerçekleştirilmesine bağlı. Son on yılda federal düzeyde kabul edilen, RF’nin az sayılı yerli halklarının sosyo-kültürel gelişimi ve ekonomik gelişimiyle ilgili kararların istisna olarak Sibirya ve Uzak Doğu halklarına ayrıldığı, Kafkasya’nın az sayılı halklarının görmezden gelindiği fark edildi. Genel olarak bu yaklaşım bir çok problemin çözümüne engel oluyor. Önceden olduğu gibi temel politik problem, Krasnodar Kray yönetim organlarında Adıge-Şapsığlara kontenjan temsilcilik sağlanması olarak kalıyor. RF federal meclisi federasyon cumhuriyetlerindeki yasama meclislerinde az sayılı yerli halklara kontenjan verdi, ardından bu kaideyi iptal etti.
Lazarev anıtı ve Soçi’de Kafkasya savaş kurbanları anıtının bitirilmemesi sorunlu konu olarak kalmaya devam ediyor. Aynı zamanda, Adıge-Şağsığların geleneksel yaşantısının korunması için federal yasama ölçülerinin gerçekleştirilmesi problemi güncelliğini koruyor. Krasnodar Kray’da bugüne kadar ilgili kanun halen kabul edilmedi.
Adıgey-Şapsığların sosyo-ekonomik ve milli-kültürel problemlerinin çözüm tecrübesine gelince, Krasnodar Kray yönetimi bu alanda büyük çalışma yürütüyor. Kıyı Boyu’nda etnik ve kültürel durum, Adıgey, Karaçay-Çerkes ve Kabardey-Balkar’daki durumdan çok az farklı.

Değindiğiniz, general Zas, Lazarev heykelleri, bir yerin coğrafyasının yeniden yapılanması ideolojisinin konusu. Bu tanınmış imparatorluk uygulamalarından biri: imparatorluklar yeni yerleri kendi yapılarına dahil edince, bilinçli olarak alanı yeni sembollerle doldurdu, böylelikle tarihi bir hatırayı silerek yerine başkasını koydu. Maykop’ta 2008’den beri ‘Hatıra ve Birlik’ anıtı inşa edilmesi planlanıyor, anıtını öncülüğünü yapan Adıge Khase sivil hareketinin düşüncesine göre, şöyle veya böyle Kafkasya savaşı, savaşa katılan tüm halklar için trajediydi. Ama bütçe kaynağı olmadan bu proje büyümüyor, var olan sivil kaynak ise açıkça yetersiz: Anıtın tahmini maliyeti 53 milyon ruble. Anıtla ilgili duruma yaklaşımınız nedir? Hemen söyleyeyim ben, sistem problemlerinin olduğu bir durumda yeni bir anıtını ortaya çıkmasının bir şeyler değiştireceğine aslında şüpheyle bakıyorum.

‘Hatıra ve Birlik’ anıtının temel problemleri finansal alanda değil, aslında kendi anıt fikrinde ve onun sanatsal yönünde. Görebildiğim seçenek bence karışıklığa neden olacak. Anıt kompozisyonuna, halkımı yok eden kişilerin görüntülerinin dahil edilmesi, ahlaksızca. Umuyorum ki, fikrin sahipleri önlerine konulan göreve sorumlu bir şekilde yaklaşırlar. Bu alanda vicdanla uzlaşma kabul edilemez. Birliğe, kendi halkını küçülterek, kendi geçmişine söverek ulaşılamaz. 

Sizinle değindiğimiz tüm konular internet alanında aktif olarak tartışılıyor. Heku.ru, elot.ru gibi portallar, bölgede ciddi bölgesel analiz yazılarının yokluğunda çoktan tartışma alanları oldular. Sizce tüm dünyada ulaşılan bu sitelerdeki tartışmalar yapıcı mı yıkıcı mı? Bildiğim kadarıyla, siz sıkça ciddi eleştirilerin muhatabı oluyorsunuz ve internette kendi adınızla görüşüyorsunuz.

İnternet açık ve ulaşılır bir alan. Özellikle Çerkes sitelerinde toplumu ilgilendiren problemlerin tartışılıyor olması şaşırtıcı değil. Genel olarak bu, ülkemizin medya durumunu yansıtıyor: Sağlık kaynakları kendi hayatını yaşıyor, toplum kendininkini. XXI. yüzyılda ifade özgürlüğünün değer ve önemini göstermenin anlamı olmadığını düşünüyorum. Genel olarak internet sitelerinde benzeri kullanıcılar bulunuyor. Birçoğu elbette entelektüel ve duygu olarak ağır konuları tartışmaya hazır değil, toplumu ‘profesyonelce’ tahrik edenler de var, ama genel olarak bence, ciddi konuların tartışmaya açılması, problemlerden söz edilmemesinden iyidir. Kendi adıma internette tartışmaya önem veriyorum. Bu benim seçimim ve sivil pozisyonun köşeden radikal sloganları haykırmak için önemli bir özellik olduğunu gösterme isteğine yöneliktir.  ÖZ/FT

1 Mart 2010’ta Kavkaz-Uzel’de yayımlanan bu röportajı Ajans Kafkas’tan Özlem Güngör Türkçeye çevirdi.