Kutbi Kılınçer Ebu ile Kafkasoloji üzerine söyleşi

Türkiye’de Kafkasya çalışmalarının her geçen gün daha fazla derinleştiği ifade edilebilir. Son senelerde sayıca artan üniversiteler ve Kafkas kökenli vatandaşların çabalarıyla birkaç üniversitede Kafkas Dilleri ve Kültürleri Bölümü, Kafkasya Araştırma Merkezleri açıldı. Ancak çoğu zaman Kafkasya araştırmaları, Türkoloji’nin etki sahası altında kalmış bir alan görünümünde. Kafkasya çalışmalarının ne kadar profesyonel ve plan dahilinde yaygınlaştığı ise ayrı bir tartışma konusu. Kafkasoloji Araştırmaları Derneği Başkanı olan Kutbi Ebu ile bu konuları konuşmak istedim, sağ olun değerli vakitlerini ayırdılar ve aşağıdaki metin ortaya çıktı. İlgililere sunulur.

Sizleri kısaca tanıyabilir miyiz?

Ben 1984 yılında İstanbul’da doğdum. Ailem, şu an Rusya Federasyonu’na bağlı Kabardey-Balkar Cumhuriyeti’nin Çegem bölgesinden Sivas’a göç etmiş Karaçay-Malkar halkından bir ailedir. Sivas Yıldızeli ilçesindeki Emirler Köyü’nden 1940’larda ayrılmış ailem. 1960’larda ise tüm Kafkasyalı topluluk köyden ayrılarak büyük şehirlere ve Almanya’ya işçi olarak göç etmiş. Ben 2013 yılında kurulan, Düzce Üniversitesi Kafkas Dilleri ve Kültürleri Bölümü Çerkes Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalının ilk öğrencisi oldum, 2017’de de ilk mezunu oldum. Bölümde Adıgece ve Rusça okutuldu. Ben pandemi öncesi Abazaca kursuna gittim, Karaçay-Malkarca da kendi dilim. Ayrıca Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi’nde İkinci Üniversite olarak Felsefe okuyorum. Düzce Üniversitesi Çerkes Dili ve Edebiyatı Yüksek Lisans yapıyorum.

Çegem Vadisi

Kafkasoloji nedir?

Kafkasoloji, Kafkas halklarının halklık bilgisini derleyen, betimleyen, açıklayan bir sosyal bilim alanıdır. Halklık bilgisi, dil, kültür, coğrafya, sosyoloji, antropoloji, tarih gibi birçok sosyal bilim alanının kesiştiği yerde olduğundan dolayı, Kafkasoloji çok disiplinlidir, teknik ifadeyle multidisiplinerdir. Ancak, her düşünce sistemi bir sıralama yapar. Ve sıralamanın biçimi anlamı doğrudan veya dolaylı etkiler. Kafkasoloji’nin multi disipliner doğası, Kafkasoloji’ye bakış açısını da değiştirmiştir.

Kafkasoloji’yi Türkoloji’nin bir alternatifi olarak mı düşünmeliyiz?

Hayır, düşünemeyiz. Türkoloji ve Kafkasoloji ayrı iki halklar grubuyla ilgilenirler. Evet, kesiştikleri alanlar vardır. Bu kesişim tarihsel olarak, iki halkın kesişmeleriyle doğru orantılıdır. Ancak, Türkiye’de Kafkasoloji Türkiyat veya Türkoloji altında ele alındığı oluyor. Bu niyetten bağımsız olarak, doğru bir bakış açısı değildir. Teknik olarak mümkün de değildir. Kafkasya, “Türk Dünyasının” bir parçası değildir. Kimi tarihsel dönemlerde iç içe olmuştur bu iki dünya, ancak son tahlilde iki ayrı kültürel ve coğrafi alandır. Ne birbirine alternatif, ne birbiri tarafından dolaysız belirlenebilirler. Yalnız birbirlerine katkı sağlayacakları durumlar da olduğunu not etmeliyim.

Türkiye’de bir Kafkasoloji araştırma alanının varlığından bahsedilebilir mi?

Tam anlamıyla bahsedilemez. Düzce Üniversitesi ve Erciyes Üniversitesi Kafkas Dilleri ve Kültürleri Bölümü daha yeni kuruluşlardır. Sakarya Üniversitesi Kafkasya Araştırmaları Merkezi ise daha bölge çalışmaları yapmak üzere kurulmuştur. Bazı Türkiyat ve Türkoloji merkezleri de Kafkasya’yla ilgilenir ama buna Kafkasoloji denmez. Kısaca ne kurumsallaşmış bir Kafkasoloji disiplini ne de bunu çalışacak bir kurum varlığından söz etmek zor. Ancak ilgili insanlar ve girişimler de yok denemez.

Düzce Üniversitesi

Üniversitelerde son yıllarda açılan Kafkas Dilleri ve Kültürleri bölümleri var. Fakat bunlar örneğin Orta Doğu Enstitüleri gibi yaygın değil. Türkiye’de Kafkasya Araştırmaları Enstitülerine ihtiyaç var mı?

Bence Kafkasya Çalışmalarından daha çok Kafkasolojiye ihtiyaç var. Bölge çalışmaları devletlerin siyasal çıkarlarıyla alakalı. Bence bölge araştırmalarının doğasında devletlerin ve bunların “ulusal çıkarlarının” gölgesi var. Bir devletin kendi “ulusal çıkarını” gözetmesi anlaşılamaz bir durum sayılmayabilir. Ancak bir bilimsel faaliyetin “ulusal çıkar” amaçlı olması bilimin doğasına uygun değildir. Bazen bu ulusal çıkarlarla örtüşür bazen örtüşmez, bilimsel faaliyet bu çıkar ilişkisinin doğrudan parçası olmamalıdır. Burada Türkiye ulusal çıkarları, Rusya’nın ulusal çıkarları hatta Kafkasya’da yaşayan ulusların çıkarları da dahildir. Biz özellikle Türkiye’de yaşayan Kafkasya halklarının, tarihleri, kültürleri ve dillerini araştırmak ve belgelemek istiyoruz. Bunu bir ulusal çıkardan öte bir insani misyon olarak görüyoruz.

Peki genel anlamda Kafkasya çalışmalarını nasıl değerlendirirsiniz? Dünya, Rusya, Türkiye?

Şöyle ki, Kafkasoloji bir halklık bilgisiyse, kendi dışınızdaki bir halka nereden baktığınız sizin için belirleyicidir. Buradan da şu örüntü karşımıza çıkıyor, incelediğiniz halka mesafe olarak ne kadar uzaksanız o kadar genel kategorilerle bakıyorsunuz. Bu genellik, en uzaktan yakına doğru şöyle ifade edilebilir; bölge, dil, kültür.

Örnek olsun, Amerika Birleşik Devletleri akademisi, kendi Amerikan Yerlileri dışındaki bütün dünya halklarını sadece “bölge” bağlamında gördüğü söylenebilir. Yani onlar için Kafkasoloji “Kafkasya Çalışmaları”dır, onlar için üzerinde yaşayanların yaşam biçimlerinden çok, üzerinde yaşanan “bölge” daha önemlidir. Çünkü çok uzaktadır, elindeki en anlamlı veri bölgedir, ayrıca da siyasal olarak hareketlerini temellendirmeye çalışıyordur.

İkinci Kafkasoloji yorumu ise, daha Avrupalıdır. Avrupalı araştırmacılar daha çok “Kafkas Dilleriyle” uğraşırlardı. Daha yakına gelince de gözüken tek şey dildir sanırım. Bu ekol, önemli sayılabilecek bir dilbilimsel malzeme bıraktığı söylenebilir. Önemlidir, ancak dil bir halkın bütün bilgisini veremez. Zira, bir kültürün, çok büyük bir oranı ifade edilmeyen tutum ve davranışlar bütünüdür. Davranışsaldır ve anlamak için çok yakından bakıp, soyutlamak gereklidir. Ayrıca geleneksel Avrupa dilci ekolü son zamanlarda daha çok Amerikan bölge çalışmalarının etkisi altına girdiği söylenebilir.

Üçüncü Kafkasoloji yorumu, daha çok Sovyetler Birliği kökenli denebilir. Bu bakış açısının ana disiplinleri olarak, halkbilim, etnoloji, tarih sayılabilir. Bu yorumun, dile bakış açısı da daha toplumsal bağlamdadır. Bu ekol “Kafkas Halklarının Kültürleriyle” daha yakın düzeyde ilgilenir. Türkiye’deki Türkoloji gibi denebilir, daha yakından, daha içerden, daha derinlemesine bir bakıştır bu. Buraya eleştirel mesafenin, objektivite için gerekli olduğunu, “yakından” bakmanın biraz bunu engellediğini not etmek gerekebilir. Çünkü bazen maksadını aşan bir kendini olumlama biçimine de dönüşüyor halk bilimi. Biz azami düzeyde bundan kaçınmaya çalışıyoruz.

Kafkasya’nın etnik görünümü

Başkanı olduğunuz Kafkasoloji Araştırmaları Derneği’nin çalışmalarından da bahseder misiniz?

Kafkasoloji Araştırmaları Derneği, görece olarak yeni bir dernektir. Resmi olarak 2016 yılında Düzce’de kurulan Çerkes Dili ve Edebiyatı Derneği’nin 2019’da isim değiştirmesiyle Kafkasoloji Araştırmaları Derneği ismini almıştır. Bu durum sadece bir isim değişikliği değildir. Biz genellikle Adıge diline ve Çerkesya tartışmalarına indirgenen tartışmaların kısırlaştığını ve milliyetçi bir eksene doğru hareket ettiğini gözlemledik. Burada bilimsel araştırma tamamen araçsal ve bir grup milliyetçiyi tatmin etmesi beklenen bir şeydi demek sanırım mümkün. İkincisi her yeni araştırma Kafkasya’daki halkların ortaklıklarını ve ortak tarihten kaynaklı olguları yeniden gösteriyor. Feodal ve merkezi bir siyasi yapısı olmayan Kafkasya tarihinde bu da son derece normal. Biz bu geçişkenlikleri bir bütün olarak görmeye çalışıyoruz. Elbette ayrımlar var, bunların kimisi gayet derin ayrımlar; ancak temelde ortak yapılar ayrımlardan daha çok. Ayrımlara odaklanmak, bilimsel argümantasyonu kısıtlıyor ve araçlaştırıyor. Bu yüzden Kafkasoloji çalışmaya karar verdik, Kafkasoloji Araştırmaları ismini aldık.

Biz, şu an bir ansiklopedi üzerine çalışıyoruz. Bu ansiklopedi, Kafkasya ve Kafkas halklarının bilgisini bir çatı altında toplama niyetiyle tasarlanmış. Devamlı büyümesi beklenen, neredeyse tamamlanması olanaksız olan bir proje. Şu an bir test aşamasındayız. Bu ansiklopedi internetten yayınlanacak, sadece genç gönüllülerin yaptığı bir çalışma bu. Buradaki amaç aslında bilgiyi yaymak kadar öğrenmek de. Bizim arkadaşlarımız öğrendiklerini yazıyorlar, bildiklerini değil! bu yüzden bir öğrenme projesidir.

Diğer faaliyetlerimiz, daha çok kendimizle alakalı. Kurumun kapasitesini geliştirmek ve kendimizi yeniden inşa etmek için çabalıyoruz. Az kişi ve kaynakla biraz yavaş gitse bile biz iyimseriz. Toplumsal sorunlara bilimsel bir açıklama getirmek her zaman motive edici ve anlamlı faaliyet. Bunun için tüm zorluklara karşı mücadele ediyoruz.

Kutbi Ebu Kafkasoloji Araştırmaları Derneği Kütüphanesi’nde

Son olarak vurgulamak istediğiniz birkaç cümle daha alabilir miyiz?

Son olarak, Kafkas halklarında şu an itki veren milliyetçiliğin bir süre sonra sadece zarar getirecek şey olduğunu vurgulamak isterim. Dünyada binlerce halk, binlerce bölge var. Kafkasya ve Kafkas halkları bunlardan sadece biri. Ne kimseden üstün ne de aşağı, alana objektif bakmak ön koşul bu. Ben en son vurgu olarak bunu ifade etmek isterim.