Kafkasya: Parçalanmış Bölge

Kafkasya küçük ve sorunlu bir bölge. Kafkasya’da entegre bir bögle oluşturmak, Rusya’nın Kuzey Kafkasya gölgesi dahil olmak üzere Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan’da yaşayan farklı ve küçük milletler için ortak bir amaç olmalı.

Ne yazık ki, böyle bir ortak amaç doğrultusunda hiçbir işaret yok: Üzücü gerçek şu ki, kapalı sınırları ve ateş kes hatları düğümleri ile Kafkasya daha çok bir intihar paktını anımsatıyor.

Dünyanın başka hiçbir yerinde bu kadar çok engel olamaz. Ermenistan-Azerbaycan ve Rusya-Gürcistan sınırları neredeyse kalıcı olarak kapanmış durumda. Sadece iki komşunun (Azerbaycan ve Gürcistan) gerçekten yakın bir ikişkisi olduğu söylenebilir ve hatta bu ilişki ortak değerlerden ziyade, temel olarak enerji politiklarına dayanıyor ve sıradan insanlar için elle tutulabilir faydalar sağlamıyor.

Eğer şans verilirse, Kafkasya’nın sıradan insanları birbirleriyle iş yapma fırsatını istekli bir şekilde kullanıyorlar. İki pazarın hikâyesi bunu doğruluyor. Kuzey Osetya’nın yönetim sınırındaki Ergneti’de bulunan toptan satış pazarı, Kafkasya’daki en işlek ve gelişen toptan pazarıydı. Osetler sigaradan tutun da araçlara kadar satmak için Rusya’dan vergilendirilmemiş mallar getiriyorlardı. Gürcüler genellikle tarım ürünleri satıyorlardı. Çünkü pazar belli bir düzenlemenin dışındaydı ve Gürcistan devlet başkanı pazarın devlet bütçesinde büyük bir delik oluşmasına sebep olduğunu ve kapatılması gerktiğini idda etmişti. 2004 Haziran ayında söyledikleri gibi pazarı kapattılar.

Gürcistan’ın anlaşmazlıkların çözümünden sorumlu eski bakanı Giorgi Haindrava’nın ‘Eğer Ergneti olmasaydı oluşturulması gerekirdi’ sözleri haricinde pazarın kapatılması yasal temeller açısından haklı bir adımdı. Ergneti, bütün Kafkasya’da tüm halkların ticaret yaptığı muhtemelen en kapsamlı ‘güven oluşturma sistemi’ydi.  Tartışmasız pazarın kapatıldığı gün, Güney Osetya’daki savaşın başlamasına geri sayımın başladığı gündü. Gürcistan-Ermenistan sınırında Gürcü köyü Sadakhlo başka bir hayret verici manzaraya ev sahipliği yapıyordu: Gürcistan bölgesinde Ermeni ve Azerbaycanlılardan oluşan bir pazar topluluğu ve görünürde Gürcülerden iz yok. Azerbaycanlılar Ermeni ürünlerini, Ermeniler de Erivan’daki dükkanları işgal eden Azerbaycan ürünlerini satıyorlardı. Tamamen kapatılmasa da, hükümet baskıları yeniden pazarın nefesini kesti. Ve yeniden etnik halklar arası işbirliğinin muhteşem bir örneği daha ortadan kaldırıldı.

Hangi politikalar ayrı olursa olsun, ortak ekonomik ve günevlik çıkarları bir arada olmalı. Güney Kafkasya, bir taraftaki işlev bozukluğunun diğer tarafları da etkilediği hassas bir mekanizma.

Bu, ağustos ayında Gürcistan’daki savaş sonrasında açık bir şekilde ortaya çıktı. Azerbaycan’ın temel kazanç getiricileri olan Bakü-Tiflis-Ceyhan ve Bakü-Supsa boru hatları kapatıldı. Gürcistan’ın merkezindeki Grakali demir yolu köprüsü 16 Ağustos’ta havaya uçurulduğunda Ermenistan’ı Karadeniz sahillerine bağlayan tek demir yolu da kapatılmış oldu ve bir hafta boyunca Ermenistan’ın tüm ihracatı engellendi ve bu Ermenistan için en az yarım milyar dolarlık bir kazanç kaybına mal oldu.

Bu kötü gidişatta kısmen herkesin suçu var.

Ermenistan ve Azerbaycan, Dağlık Karabağ anlaşmazlığında karşılıklı olarak engelleyici tutumlar takındılar ve böylece Kafkasya’da zenginlik ve barışa giden yolda en büyük engeli ortadan kaldırmakta başarısız oldular. Gürcistan genel olarak Avrupa-Atlantik entegrasyonu sürecinde komşuları ve Rusya’yı görmezden geldi. Gürcü analist Archil Gegeşidze’ye göre Gürcistan’ın sorunlarından biri Saakaşvili hükümetinin ‘batı desteğini hareketlendirmek için tüm yumurtalarını sepete koyup’ komşularına yeterli özeni göstermemesi.

Avrupalı ve Amerikalılar, Kafkasya’da bölgesel entegrasyon konusunda sık sık boş ve arkası gelmeyen açıklamalar yapmalarına rağmen, genelde hep daha küçük amaçların peşinde koştular. Avrupa’nın büyük TRASECA projesi, Kafkasyayı Avrupa’ya bağlayan ve yeni ‘İpek Yolu’ olarak adlandırılan iletişim ve nakil projesine, 1993’deki açılışından beri 200 milyon Avrodan daha az yatırım yapıldı ve etkileri önemsenmeye değmez.

Bunun yerine NATO’nun genişleme projesi gibi projeler, enerji güvenliği ve Ermeni diasporasının iddiaları, Kafkasya politikalarını farklı parçalara bölmeye eğilimli. Washington’da öyle görünüyorki Kongre, Pentagon ve Dışişleri Bakanlığı’nın öncelik sırasına göre, Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan konularında tamamen farklı politikarlı var.

Dahası, bir kaç Washington strateji uzmanının söylediklerine göre, bölgenin Rus mantağıyla şekillendiği, Rusya’nın iki asırlık planları ve Rusların çoğu batılının doğru dürüst bilmediği bu yerlerle aile yada çocukluk bağları olduğu gerçeği göz önünde bulundurulduğunda ‘Rusya Kafkasya’ya müdahil olabilir’.

Sonuçları iyi ya da kötü Rusya’nın Kafkasya’da hala özel bir rolü var. Kendi politikaları Kafkasya’ya hiçbir yarar sağlamıyor. Rusya bölgeyi koloni olarak görmeye devam ediyor ve ticareti ya da (bölgede yer alan ancak zayıflamaya yüz tutan en büyük varlığını) Rus dilini yeni ve dostça bir ilişki kurmak için kullanmak yerine, insanları korkutmaya ve bölgedeki kaynakları kontrol altında tutmaya çalışıyor.

İnsanlar arası ilişkiler hala var. Hem de çoğu zaman hükümetlerin ellerinden gelen gayretin en iyisini göstermelerine rağmen. Ruslar ve Gürcüler, sayısız tarihi, kültürel ve ticari bağlarla birbirlerine bağlılar.  Yüzbinlerce Gürcü ağustos ayında yaşanan olaylara rağmen Rusya’da çalışmaya devam ediyor. Yorumcu İvlian Haindrava “(Rus ve Gürcü) liderler iki halk arasındaki iyi ilişkileri harap etmeye çalışıyorlar” diyor.

Perestroika yıllarında Moskova’da Dışişleri Bakanlığı’nı yürütmüş Gürcistan’ın önceki Devlet Başkanı Eduard Şevardnadze her zaman Rus elitinin inatçı bireylerini yatıştıramasa da, devlet başkanı olarak Gürcistan’a dündüğünde bunu anlamıştı.

IWPR tarafından 3 Aralık’ta Tiflis’in dışındaki evinde yapılan bir röportajda Şevardnadze yerini alan Mihail Saakaşvili’ye sitemde bulunarak Ruslara her zaman en fazla saygıyı gösteriğini söylüyor. Mesela 2002’de temel ‘Eğit ve Donat’ programının bir parçası olarak Amerikan birliklerini Gürcistan’a davet ettikleri zaman, bunu Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e bildirirken çok dikkatli davranmış. Putin de sözlerine Amerikan birliklerinin varlığının Rusya için ‘bir trajedi olmadığını’ söyleyerek devam etmiş.

Şevardnadze “Her zaman Rusya’nın bizim için ikinci bir ülke olmadığını, büyük askeri ve ekonomik potansiyele sahip muhteşem bir komşu olduğunu vurgulamaya çalıştım” diyor.

Anlaşmazlık siyah-beyaz meselesine dönüşüyor. ‘Eğer senin rakibin acı çekiyorsa bu iyidir’ düşüncesi. İvlian Haindrava mevcut krizde “Gürcistan’da birçoklarının sessiz kaldıklarını ve Rusya’da durumun kötüleşmesini, petrol fiyatlarının düşmesini ve Kuzey Kafkasya’da gerginliğin yükselmesini beklediklerini” söylüyor.

Haindrava’ya göre, bu yaklaşım Gürcistan için bir facia olabilir. Çünkü Rusya’da meydana gelecek bir ekonomik çöküş, Gürcü göçmenlerini de etkiler ve aileler evlerine geri dönmek durumunda kalırlar, ayrıca onlar devamlı olarak Rusya’dan para gönderiyorlar. Bunun yanısıra, Kuzey Kafkasya’daki yeni bir şiddet fırtınası Gürcistan’a da sıçrayabilir.

Bir tarafın kaybının diğer tarafada zarar verdiği durumlar en çok Ermenilerle Azerbeycanlılar arasında görülüyor. Çoğu kişi, Dağlık Karabağ anlaşmazlığında karşı taraf acı çektiği sürece kendi ülkelerinin de acı çekmesini kabul edebiliyor.

Yerel halklar için bu anlaşmazlıkları aşmak zor. Kafkasya’nın yanlız ve uyumsuz bir bölge olmak yerine politik ve ekonomik bir bölge olarak nasıl uyum işinde işlemeye başlayabileceğininin resmini ve vizyonunu vermek dışarıda yaşayanlara kalmış.

Eninde sonunda tek bir uluslararası organizayon (AB) bu ülkeleri tek bir bölgeye dönüştürme ve onlara bunun getireceği karların kötü alışkanlıkların üstesinden gelmeye değeceği sözünü verme gücüne sahip gibi görünüyor. Balkanlar bunun iyi bir kanıtı.

Maalesef AB, Kafkasya’ya yeterli ilgiyi göstermek için hala çok uzak ve kendi iç işleriyle fazlasıyla meşgul görünüyor. Avrupalı gözlemcilerin Gürcistan’da olmaları olumlu bir gelişme. Ama orada bulunmaları trajik bir sebepten kaynaklanıyor ve umalım da bu güzel dağlık bölgenin asla tedavi edilemeyecek kalıcı bir baş ağrısı olduğunu Avrupalılara kanıtlamaktan ziyade bölgeye gösterilecek daha büyük bir ilginin öncü neferleri olurlar.

 

Thomas de Waal’ın IWPR’da (CAUCASUS REPORTING SERVICE, No. 474, December 22, 2008)yayınlanan yazısını Ajans Kafkas için Cavit Yılmaz Türkçeye çevirdi.

Thomas de Waal