Narın-Kala: Dünyanın Kıymeti Bilinmeyen Harikası  

Derbent Notları: Narın-Kala’yı görmeyen Derbent’te bulunmamıştır.  

 

Dağıstan'ın Derbent şehrine ilk -ve umuyorum ki son olmayacak- ziyaretim sadece bir gün sürdü. Ev sahibim bir sonraki ziyarete çok daha fazla zaman ayırmam ve çok bekletmemem için bana yemin ettirdi. Artık bundan bir anlık olsun şüphem yok.

 

İnsanlığın Mirası

Şehre bir saatliğine gelmiş de olsa her misafirinin programında Narın-Kala ziyareti en başta yer alır. Burası 8. yüzyıla ait antik bir bölge, Derbent’e ve şehrin yanı başındaki Hazar’a tepeden bakan bir kale.

 

Yapının kapladığı alan 4,5 hektar. Derbent taşından geniş ve güçlü duvarlarının genişliği yaklaşık 180 metre, uzunluğu 280 metre. Mehtaplı gecelerde şehirden görülebilen, birbirine 20-30 metre uzaklıktaki kulelerle tahkim edilmiş. Karanlık saatlerde yukarı tırmanmak kötü bir fikir, bu yüzden bu işi şehrin henüz hafif sis altında olduğu sabahın erken saatlerine bırakıyoruz.

 

Derbent Kalesi savunma amaçlı olarak 1500 yıl boyunca İranlılar, Araplar ve Moğollar (İlhanlılar, Timurlular) tarafından kullanıldı. Narın-Kala’dan aşağıya doğru iki uzun şehir duvarı var. Bunlar geçişi tamamıyla kesiyor, denize doğru inerek liman oluşturuyor.

 

2003’de UNESCO Derbent’in antik bölümünü geleneksel yapısı ile dünya mirası olarak tanıdı. Özellikle de Sasaniler dönemine ait, Antik Pers mimarisinin ayakta kalan tek anıtı olan iki kale duvarının çok önemli olduğunu vurgulandı.

 

Önceden rehber ve ansiklopedilerden edinilmiş tüm bu faydalı bilgiler kafamda dolaşırken, buradan bahseden birinin özetleyişine hak veriyorum: “Bir kez görmek daha iyi…”

 

Açık Hava Müzesi

Kaleye giden yolda karşılaşılan antik inşaat kalıntıları, dağlardan kopup şehri vuran yıkıcı selin sonucu. Kale duvarlarının bazıları inşaat iskeleleriyle kaplı. Yıldönümü kutlamalarına hazırlık için restorasyon yapılıyor. Ancak tüm bu dağınıklıkları ilk gözlem platformunda unutuyorsun.

 

Aşağının görüntüsü nefes kesiyor! Kadim şehrin tüm simgeleri ayaklarının altında: tapınaklar, meydanlar, binalar… Hazar çok iyi görülüyor ve nedense açık maviyle süt beyazı gibi. Aşağıda ise daha sıcak tonlar.

 

Bu kaleye neden zapt edilemez denildiği artık anlaşılıyor. Kalın kuleleri, dişli oyukları, dar ve seyrek pencereleriyle hala çok güçlü görünüyor.

 

Kalenin ana girişi yakınmış gibi duruyor, ama ulaşmak için yüzlerce merdivenin üstesinden gelmeniz gerek. Yukarıda bizi saçla perçinlemiş büyük bir ferforje kapı karşılıyor. Üzerinde Aleksandr Puşkin ve Rasul Gamzatov’un portrelerinin bulunduğu bir afiş: “2014: Rusya’da Kültür Yılı”.

 

Karanlık ‘taş torbanın’ içine giriyoruz. Çok güçlü duygular:  Zamanın gücü, gerçekliği, uzunluğu ve nefesi. Duvarların ne kadar kalın ve zapt edilemez olduğu görülüyor. Buranın hemen yanında, küçük bir odacıkta tarihi ve mimari miras müzesinin idaresi var.

 

Kale, içeri girince de beklenmedik lütuflarıyla şaşırtıcı. Girişe yakın bir yerde fantastik hayvan görünüşünde taş heykeller var.

 

İki-üç zindanla karşılaşılıyor. Biri çok büyük değil, diğeri daha sağlam. Görünüşleri şaka kaldırmaz: Esirlerin ‘taş torbadaki’ mahkumiyetini hissediyorsun.

 

Köprü alanlarından birinde, antika koleksiyonu tamamıyla güneş altında: Arapça hatlarla işlenmiş karolar, bazı taş aletler, değirmen, tekerlekler, makaralar, seramikler ve antik su kemeri.

 

Tepeden Aşağı Tarih

Buradan, kale duvarlarından şehrin görünümü çarpıcı. Bir kez göreninin unutması mümkün değil. Her yerde risk almayı seven gezginler için yükseklik seviyesini gösteren uyarı tabelaları asılı.

 

Yapılardan biri dikkat çekiyor. Dar, iki-iki buçuk metre genişliğinde, yarım daire ile biten bir çıkıntı bu. Aşağıya bakmak ürkütücü. Bana rehberlik eden arkadaşa bu yapının amacını soruyorum. O da anlamlı bir cevap veriyor: “Bunun tartışması hala devam ediyor. Gözlem için veya daha başka askeri görevler için diyenler var”. Hemen ardından da tebessüm ederek ekliyor: “Sadakatsiz eşlerin aşağı atıldığı da söyleniyor”. Şakayı üzerime alınmamış olsam da sırtımda bir soğukluk hissettim. Sadakatin önemi anında kendini hissettiriyor.

 

Biraz daha yukarıda çok iyi korunmuş olan, muhtemelen 5. Yüzyıldan kalma kilisenin kubbesi bulunuyor. Aşağıda, kubbenin metal iskeletinin altında, duvarı haç şeklinde oyulmuş ve zamanla siyahlaşmış bir yer var.

 

Yakınında yarım kubbeli Han hamamları ve dar labirentli bitişik odalar yer alıyor. Burada bir zamanlar Han ve ailesi konforlu hamamların keyfini sürüyordu.

 

Kalenin iç merkezinde çarlık dönemine ait nizamiye binası… Binanın yakınında farklı silahlar ve eski çapalar… Bina içindeyse ressamların Derbent manzaralarından oluşan çalışmalarının sergisi var.

 

Rehberim sürekli tehlike konusunda uyarıyor. Evet, gerçekten çok yüksek. Ancak bu yükseklik o kadar büyüleyici ki, tehlikeyi tamamen unutuyorsun.

 

Muhteşem Mirasa Karşı Affedilmez Körlük

Narın-Kala muhteşem bir yer. Eski mimarların sanatına hayranlık duyarak; duvarlar, merdivenler, yürüyüş yolları, hayvan heykelleri, oymalar ve süslemelere bakarak durmadan dolaşmak mümkün.

 

Kalenin iç odalarından birinde Derbent’in eski dönemleriyle ilgili bir müze kurulmuş. Güzel vitraylar, ilgi çekici giysiler, takılar, tabaklar, silahlar, metal paralar, halılar… Sergilenenler arasında, Derbent savunma kalesinin restore edildiğini gösteren 6. yüzyıla ait uzun Arapça kitabe de yer alıyor.

 

Sonunda bana yamçı giyerek hatıra fotoğrafı çektirmem öneriliyor. Neden olmasın? Hatta elime de eski bir kama tutuşturuluyor. Silah merakı Kafkasya’da her erkeğin kanında var.

 

Narın-Kala’dan ayrılmak istemiyorum, uzun saatler sayılı dakikalar gibi geçip gitmiş. Kale o kadar güzel ve o kadar iyi korunmuş ki, hakkında neden bu kadar az yazılıyor olmasını anlamak imkansız. Turistler arasında, daha yakın dönemlere ait ve daha mütevazi tarihi yerlere çılgınca rağbet edildiğini gördüm. Burada ise çok insan yok. Neden?

 

Hem içeriği, hem dış görünüşü, hem de tarihi anlamı açısından böylesi değerli bir cazibe merkezi, dünyanın çok iyi tanıtılan Mısır Piramitleri, Çin Seddi gibi güzellikleri arasında yer almayı hak ediyor.

 

Evet, UNESCO tarafından tanındı, önümüzdeki yıl da yıldönümü etkinlikleri yapılacak [Ed. Notu: 2015 Derbent şehrinin 2000. Kuruluş yıldönümü]. Bunlar sevindirici, ama yine de bu hayret verici mimari anıtın en iyi dönemlerini gelecekte göreceğine dair umut vermiyor. Narın-Kala gerçek bir dünya mirası…

 

Son olarak, kale duvarlarından aşağıya demir para atıyorum. Kesinlikle geri dönmek için.

 

Kaynak: Kavpolit

Çeviri: Ajans Kafkas

Oleg Ponomarev